BAŞKENT’TEN SELAM
VEFATININ 85. YILDÖNÜMÜNDE DÜNYANIN HAYRAN OLDUĞU ATATÜRK
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, 20. Yüzyılın en büyük dâhisi Mustafa Kemal Atatürk’ü kaybedeli 85 yıl oldu. Üzüntüsü hâlâ içimizi yakmaktadır, çünkü o gerçekten bir dâhidir ve O, en büyük Türk’tür. Onun ilkeleri bugün de milletimize yol göstermektedir. O, 20. Yüzyılda parlayıp sönen, çok sayıdaki siyasi ve askeri liderlerin hepsinden daha büyüktür.
Vefatından sonra dünya liderlerinin söyledikleri, milletimiz için övünç kaynağıdır. Dünya basınında çıkan yazıların tamamı da Büyük Önderimize övgü mahiyetindedir. Bu yazılardan bazı cümleler almak isterim:
Alman basınında; “Atatürk istiklâl hissini taşıyan bütün milletler için ölmez bir semboldür”.
Amerikan basınında; “Atatürk’ün birçok insanların başarmaya maddeten muktedir olmadıkları işleri başarmakta gösterdiği azim ve cesarete ve elde ettiği başarılara bütün Amerika hayrandır.”
Çekoslovakya basınında; “Atatürk, arkasında istikbalinden emin bir devlet bıraktı.”
Çin basınında; “Büyük bir milletin, çok sevilen Atasının ölümü yalnız Türkiye’de değil, aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır. Atatürk bütün Asya kıtasının atasıdır…”
Danimarka basınında; “Atatürk şecaat ve kabiliyetin en büyük sembolüydü; O yirminci yüzyılın en büyük gerçeğini yaratan adamdı…”
Fransa basınında; “Atatürk gibi dehâlar ancak görünüşte olurlar. Öyle insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi, muayyen bir devir için de doğmazlar…”
Rus basınında; “O’nun ölümü bütün dünya için de derinliği ölçülemez bir kayıptır…”
Mısır basınında; “O son asırların yetiştirdiği en büyük adamdı…”
İngiliz basınında; “Atatürk kadar muasır hiçbir kişi, büyük saygı telkin edemez.”
Yugoslav basınında; “Atatürk bir halk adamıdır. Tarih silinmez harflerle bu büyük devlet adamının adını kaydedecektir…”
Dünya basını bunları yazarken, kamuoyuna bireysel görüşler de ifade edilmiştir. Örneğin Belçika’nın Ankara Büyükelçisi Dervimon şöyle demiştir: “Ben Ankara’da iken, daima güneşe bakardım. Fakat güneşi ufukta değil, Çankaya’da görürdüm. Çünkü asıl güneş, Çankaya’daki Atatürk denilen güneşti. Atatürk’ün ölümü yalnız Türkiye için değil, dünya için büyük bir kayıptır…”
Yunanistan’ın eski Başbakanı Metaksas’ın şu sözü çok anlamlıdır: “Atatürk’ün başardığı işler ve yaptığı inkılâplar, yalnız Türk tarihine değil, bütün dünyaya şamildir…”
Atatürk’ün üstün kişiliğini ve dehasını vurgulamak için, O’nun bugün de güncel ve önemli olan, birkaç cümleden oluşan bir sözünü kaydetmek isterim:
“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı, Makedonyalı hep aynı milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır. Bütün dünya bilmelidir ki, Türk milleti hakkını, haysiyetini, şerefini tanıtmaya kadirdir. Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet tek vücut olarak ayağa kalkar. Haysiyetinin bir zerresine, vatanının bir avuç toprağına vuku bulacak tecavüzün, bütün mevcudiyetine vurulmuş bir darbe olacağını Türk milletinin fark etmediğini sanmak büyük gaflettir. Birlik ve emelde ısrar eden millet, mağrur ve mütecaviz her düşmanı eninde sonunda gurur ve tecavüzünde pişman edebilir.”
Bu sözle ilgili yorum yapmadan, Yüce Önder’in ölümünden sonra, O’nun en yakın silah ve siyaset arkadaşı ikinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün şu veciz sözünü hatırlatmak isterim: “Devletimizin banisi ve milletimizin fedakâr, sadık hadimi, insanlık idealinin âşık ve mümtaz siması, eşsiz kahraman Atatürk “Vatan sana minnettardır.”
Atatürk, Türklüğü yüreğinde hisseden adamdı. Türk Milletinin tarihini iyi biliyor ve bununla gurur duyuyordu. Bu nedenle; “Bir Türk dünyaya bedeldir!..” demişti. Bu nedenle, “Ne mutlu Türküm diyene!..” demişti. Şu sözleri de bu inançla söylemişti: “Türklerin vatan sevgisi ile dolu olan göğüsleri mel’un ihtiraslara karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir… Bizim milletimiz sosyal adalet düşüncesi bakımından, hiçbir medenî milletten daha geri değildir. Tarih bu konuda ne kadar yüksek olduğumuzun ispatıdır… Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin mesnedi Türk camiasıdır. Bu camianın efradı ne kadar Türk kültürüyle eğitilirse, cumhuriyetimiz de o kadar kuvvetli olur…”
Atatürk, Müslüman bir ailenin çocuğu olarak yetişmiştir. Annesi Zübeyde Hanım, beş vakit namazını eda eden, Müslüman bir Türk kadınıdır. Atatürk de 1928’de yaptığı bir konuşmada şunu söylemiştir: “Bizim dinimiz, en makûl ve en tabiî bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur.” Ama O, devlet işlerinde, laisizmi benimsemiştir. Yani laisizm, dinsizlik değildir.
T.C. Devleti hiçbir zaman Yüce dinimize karşı bir davranış içinde olmadı. O nedenledir ki, zamanın namuslu, dürüst din adamları da Atatürk’ten hep övgüyle söz ettiler.
Afyonkarahisarlı İmam, müezzin, mevlüthan sıfatlarıyla da bilinen Şair Felahi (Genel) Hoca’nın şu şiirine dikkati çekmek isterim:
ATATÜRK VE CUMHURİYET
İstiklâl savaşında
Atatürk’ün peşinde
Bu zafer güreşinde
Atatürk’e borçluyuz.
Göğsümüzü kabarttı
Türk’ün şerefi arttı
Yüzümüzü ağarttı
Atatürk’e borçluyuz.
Aldık istiklâlimiz
Çünkü kendi malımız
Parlak istikbalimiz
Atatürk’e borçluyuz.
Sözümde yok yalanım
Sadakat dolu kanım
Yolunda feda canım
Atatürk’e borçluyuz.
Cumhuriyet gözümüz
Atatürk’tür özümüz
Daim budur sözümüz
Atatürk’e borçluyuz.
Dış ve iç işlerinde
Gidiyor mihverinde
Vatanın her yerinde
Atatürk’e borçluyuz.
Okulları açtı bize
İrfanı saçtı bize
Söylerim bunu size
Atatürk’e borçluyuz.
Atatürk ile birlikte millî mücadeleye katılıp, Büyük Zafer’i görüp, yaşayanların O’nu ne büyük bir tutkuyla sevdikleri bilinen gerçektir. Ata’yı görmeden, O’nun ülkesi ve milleti için neler yaptığını bilmeden saçma sapan dedikodular yaymaya çalışan kişilere itibar edilmemesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasındaki şartlarını bilmeden veya değerlendirmeden Atatürk’ün aleyhinde yazmak, yayımlamak, konuşmak abesle iştigaldir!. Ayrıca günahtır…
Yüceler yücesi Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, vefatının 85.yıldönümünde bir kez daha, Ulu Allah’tan Rahmet niyaz ediyorum.