BAŞKENTTEN SELAM
NEVRUZ BAYRAMI KUTLU OLSUN…
Bugün Nevruz günü… Nevruz Bayramı...Türk Dünyasının neresine giderseniz gidiniz Nevruz, son derece önemli bir ulusal bayram olarak kutlanmaktadır. Orta Asya ve Azerbaycan Türk Cumhuriyetlerindeki Nevruz kutlamaları için, cumhurbaşkanları fermanlar yayınlamakta, üst düzeyde düzenleme kurulları tarafından bayram organize edilmektedir…. Bayramınız kutlu olsun, Kocatepe’nin değerli okurları… Benim değerli Milletim, Bayramınız kutlu olsun…
Değişmeyen ve değiştirilemeyecek olan gerçek odur ki; Nevruz Türk ulusal bayramıdır.
Milâdi takvim, duvarlarda asılı durur, devletin düzeni bu takvime göre yürürdü ama Afyonkarahisarlı, kışın hesabını kendi geleneğine göre yapardı. Afyonkarahisarlıya göre kış demek, 90 demektir; yani 90 gündür… Bu 90’ın hesabı ise şöyledir.
Kasım ayından itibaren 45 gün sayılır…Bu 45 günün sonu, 90’ın başlangıcıdır. İşte o gün acımasız kış, hükmünü icra etmeye başlar. Bir başka deyişle “Zemheri” başlamıştır!...
Zemheri soğukları, 40 gün sürer. Sonra Hamsin gelir. İkisi arasında amansız bir savaşım verilir! Neticede Hamsin, Zemheriyi kovarak, egemenliği eline alır. Zemheri’den çıkıp, Hamsinin onun yerini aldığı gün, müthiş bir soğuk başlar…
Hamsinin ömrü pek uzun değildir; sadece 20 gün sürer. 21. Gün birinci Cemre havaya düşer. (Afyonkarahisarlı Cemre’ye, Cemile der) 7 gün sonra, Cemre suya düşer ve sular ısınmaya başlar. Bir 7 gün daha geçtikten sonra, üçüncü Cemre toprağa düşer ve o gün topraklar buharlaşmaya, kurumaya başlar. Böylelikle doğanın her yeri ısınmış olur. Ama daha kış bitmemiştir…
Üçüncü Cemre’nin düşmesinden sonra, bir 9 gün daha geçer ve “Berdül-Acüz” gelir ki, onunla birlikte gelen soğuk, insanları hayâl kırıklığına uğratır; meyve ağaçlarının açmış olan çiçekleri donup, dökülür. (Halkın deyişiyle) Leyleğin yumurtası kıçında donar!..
Nihayet Zemheri’nin başladığı günden itibaren 90 gün geçmiştir ve kış sona ermiştir. İşte o gün, Nevruz’dur…
21 Mart Nevruz Günü’dür. Bu gün aynı zamanda baharın da başladığı, bir anlamda Bahar Bayramıdır.
80-90 yıl önce bizim çocukluk yıllarımızda, Afyonkarahisar’da kutlanan Nevruz’lar, tam bir şölen havasında geçerdi. Büyüklerimiz; “Bugün (Arapça) sin harfi ile başlayan 7 çeşit gıda ürünü yenilecek” derlerdi. Evlerde süt, simit, susam, semek (balık), sahlep, sirke, sarımsak vb. bulundurulurdu. Şayet Sin’le başlayan 7 yiyecek temin edilemezse, miktarın 3’e indirilmesi de olabilirdi…
Nevruz yaklaşırken evlerde hazırlık başlardı. Herkes bol bol yakacak istif ederdi Yakacaklar özellikle eski hasır, sepet, küfe, odun cinsinden şeyler olurdu. Hatta yakacak ikmalini yapamayan mahalleler, bu konuda daha becerikli olan mahallelerin yakacaklarını, geceleyin aşırırlardı!..
O gün kadınlar, evlerde iş yapmazlardı. Hatta evlerinin rutin temizliğini dahi, özellikle ihmal ederlerdi. Kimi dükkânlar kapatılır, herkes, gün boyunca eğlencenin tadını çıkarırdı. Daha şafak sökerken, gençler sokaklara fırlar, ateşler yakılırdı. Gençler, kentin ortasında yükselen muhteşem Kale’nin ve karşısındaki Orta Sivri denilen tepenin üzerinde, katran gibi, yanıcı maddelerle, kentin her yerinden görülebilecek meş’aleler tutuştururlardı.
Gençler, kızlı-erkekli gruplar halinde ateşlerin üzerinden atlarken, birbirlerine mani söylerlerdi. Yakılan ateşin kenarında yumurtalar haşlanır ve bu yumurtalar, genellikle soğan kabuğu ile boyanırdı. Sonra, kaynamış olan yumurtalarla yarışma başlardı. Kim, kimin yumurtasını kırarsa, öteki yumurtayı kazanmış olurdu.
Şölen, akşama kadar aralıksız devam ederken, türlü çeşitli oyunlarla da renklendirilirdi.
Afyonkarahisar’da, 20. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar, Ermeniler yaşardı. Hatta bunların yaşadıkları mahalleye “Gâvurlar Mahallesi”, bu mahalledeki hamama da “Gâvur Hamamı” denilirdi. Ortodoks-Hristiyan olan Ermeniler, tüm Hristiyan dünyası ile birlikte “Paskalya Yortusu” adı verilen dinsel bayramlarını kutlardı. Ermenilerin Paskalya Yortusu eğlencelerinin de, Nevruz Bayramı’ndan esintiler taşıdığı bir gerçektir.
Türkiye’de ulusal ihmal nedeniyle; öteki Türk cumhuriyetleri ve topluluklarda ise, komünist sistemin gelenek ve görenekleri unutturmak istemesinden dolayı Nevruz, gerektiği biçimde yıllar yılı kutlanamamış; ama yüreklerde yaşatılmıştır.
Bugün özellikle Türk cumhuriyetlerinde, Nevruz günleri, görkemli bir bayram şeklinde ve devlet düzeyinde kutlanmaktadır.
Sosyokültürel açıdan bir bayram olarak kutlanan ve “yeni gün” anlamına gelen Nevruzun bir de taşıdığı anlam vardır. Meseleye ozanlarımız açısından baktığımızda Nevruza şu anlamları yüklediklerini görmekteyiz: Nevruz ateşi ruhu aydınlatan ateştir, bereketin doğan güneşidir. Nevruz, var oluşun anlamı demektir. Sevdanın sonsuza yürüdüğü gündür. Birlikte çalışmak, birlikte yemek demektir. O birlik ruhunun yanan ateşi, O ki bereketin doğan güneşi, varoluşun anlamını bulduğu, sevdanın sonsuza yürüdüğü gündür ki ona “Sultan Nevruz” demişiz…
Azerbaycan’da Nevruz ikramı
Sultan Nevruz, kardeş dediğini kardeşçe sevmek, birlikte çalışıp beraber yemek demektir… Yurda birlik eker Nevruz ateşi… Nevruz’da insanların yüzü güler, gönlü şad olur…Kızlar kına yakınıp seyrana çıkarlar… Çocuklar parklara koşarlar... Âşıklar buluşur, birbirlerine güzel sözler ve türküler söylerler… Küskünlükler giderilir, küskün olanlar barışırlar... Dualar edilip, dilekler tutulur…
TRT televizyonu, birkaç yıldan bu yana, her yıl bir Türk cumhuriyetinden naklen, Nevruz kutlamalarını yayınlamaktadır. Bu yayınlardan da görülmektedir ki, Nevruz Türk insanı için büyük bir olaydır. Bu bayramlarda, unutulmaya yüz tutan birçok gelenekler ortaya konulmakta, böylelikle Türk ulusunun en önemli ulusal bayramı, milyonlarca insanın katılımıyla, coşku içerisinde kutlanmaktadır. Kuşkusuz bundan böyle, çok daha muhteşem düzenlemelerle kutlanmaya devam edecektir.
Azeri kızlar Nevruz Bayramında
Benim değerli hemşehrilerim ve Milletim, Nevruz Bayramını, eskiden olduğu gibi, coşku ile kutlamalıdır. Ben Deniz Koç’un Nevruzla ilgili güzel şiiriyle, bir kez daha okurlarımızın Nevruz Bayramını kutlamak istiyorum…
DOĞANIN DÜĞÜNÜ
Kurtulur buzlardan dumanlı dağlar
Bitmez bir neşeyle uçar tüm kuşlar
Güneş bugün sanki bir başka parlar
Tabiatı nevruzun heyecanı sarar.
Dallarda sevinçli bülbüller öter
Kalmaz insanda ne dert, ne keder
Rüzgârın coşkulu türküsü yeter
Kardeş gibi kucaklaşır gök ve yer.
Atalarım asırlardır kutlar bugünü
Bir başka olur çünkü doğanın düğünü
Bütün yörelerimi sarmıştır ünü
Hiç bozulmayacak bir kültür ürünü.
Köstebek, yavaşça açılır gözün
Hey papağan! Anlamı ne bu sözün?
Artık gereği yok kuşlara göçün
Hüznü kalmadı içimizde güzün.
Renk cümbüşü sürer gider böylece
Kalbimizde yerin yok, karanlık gece
Gönüllerde, dillerde vardır tek hece
Nevruz, gitme kal bizimle ömrümüzce!