BAŞKENTTEN SELAM
TÜRKLERİN BAYRAMI KUTLU OLSUN -1-
Türk Milletinin tarihi zaferlerle doludur. Başka bir ülkenin tarihinde, bu zaferlerin bir tanesi kazanılmış olsa, günlerce bayram yaparlardı. Gerçi bizim Milli Bayramlarımız vardır, ama resmen ve Türkiye genelinde kutlanmakta olan bayramlarımız, yakın tarihimizle, daha doğrusu Cumhuriyet tarihimizle ilgilidir. Bunlar; 23 Nisan 1920 Tarihinde açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi nedeniyle kutlanan ve çocuklarımıza adanan “Çocuk bayramı”; Atatürk’ün Milli Mücadeleyi başlatmak üzere, 19 Mayıs 1919 Tarihinde Samsun’a çıkışı nedeniyle kutlanan ve gençlerimize adanan “Gençlik ve Spor bayramı”; emperyalist devletlerin desteğiyle Ege Bölgemizin bir kısmını işgal eden Yunan Ordusuna karşı 30 Ağustos 1922 Tarihinde Dumlupınar’da kazanılan “Başkumandan Meydan Muharebesi” nedeniyle kutlanan ve Ordumuza adanan “Zafer Bayramı” ve 29 Ekim 1923 Tarihinde ilan edilen Cumhuriyetimizin kutlandığı “Cumhuriyet Bayramı”dır. Kuşkusuz, Ramazan ve Kurban Bayramları da bizim için Milli niteliktedir...
Bütün bu bayramlar, Türkiye Türkleri’nin kutladıkları bayramlardır. Peki, Avrasya dediğimiz coğrafyaya yayılmış olan Türk Milletinin; bir başka deyişle Türk Dünyası’nın ortak bir Bayramı var mıdır?... Kuşkusuz akla hemen Nevruz Bayramı gelecektir ama, bu Bayram, milli bir bayram olmaktan çok, “Bahar Bayramı”dır... Oysa, yeryüzündeki sayıları 250 milyon dolayında olan bir büyük Milletin, ortak bir Milli Bayramı olmayacak mıdır? Henüz bu konuda ne Türk Cumhuriyetleri Cumhurbaşkanları zirvesinde ve ne de Türk Cumhuriyetleri Hükümetlerinin yaptıkları resmi temaslarda bir fikir ortaya konulmuş değildir.
Neden, 3 Mayıs Olmasın?
Türk Dünyasının ortak milli bayramı için 3 Mayıs tarihi teklif edilebilir. Zira Türkiye’deki milliyetçiler, yıllardır bu tarihi “Türk Bayramı” ya da “Türkçülük Bayramı” adı altında kutlamaktadır. Büyük Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’yi yönetenler, kuzey komşumuz Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden korktukları için, 1940’lı yılların başında, milliyetçi avına çıkmışlar ve çok sayıdaki aydın Türk milliyetçilerini tutuklamışlar; hatta işkence etmişlerdir. 1940’lı yıllardaki tabutluk olayları, bugün de Türk Milliyetçilerinin yüreklerini sızlatmaktadır. Günümüz Türk gençlerine bu olayları anlatabilmek çok güçtür! Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde; Türk Bayrağının egemen olduğu bir toprak parçasında, Türk oldukları ve Türklüğü müdafaa ettikleri için, pırıl pırıl insanlarımızın hapsedilip, işkenceye maruz bırakılmalarının gerekçesini kabul edebilecek bir Türk gencinin olabileceğini sanmıyorum. Ama bunlar, Türkiye’de yaşandı. İşte bu acı olayların yaşandığı 3 Mayıs 1944 baz alınarak; her yıl 3 mayıslarda, Türkiye Türkleri ile birlikte; Türk Dünyasının her yanında “Türk Bayramı” kutlanmalıdır...
ATATÜRK Yarım Yüzyıl Sonrasını Görmüştü
Atatürk’ten sonra Türkiye’yi yönetenler, kuzeydeki komşumuzdan korkuyorlardı; ama asıl korkan kuzey komşumuzdu; çünkü bir Rus imparatorluğu demek olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde milyonlarca Türk yaşıyordu. Nitekim, bu imparatorluğun dağılmasından sonra, dünya coğrafyasında bağımsız 5 Türk Cumhuriyeti ortaya çıktı. Bugün de, Rusya Federasyonu biçiminde tanımlanan ülkede, milyonlarca Türk kökenli insan vardır ve bunlar da bağımsızlık veya yarı bağımsızlık mücadelesi vermektedir. Büyük Atatürk, Sovyetler Birliği’nin bir gün dağılacağını çok önceden görmüş ve Cumhuriyetimizin 10.Yıldönümünün kutlandığı 29 Ekim 1933 akşamı, Ankara Türk Ocağı Merkez Binası’nda yapılan Cumhuriyet Balosu’nda yaptığı konuşmada, şu sözlere de yer vermiştir:
“Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir... Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür... İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür... Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli...”
Evet, Sovyetler Birliği dağıldı ve avucunda tuttuğu milletlerin bir kısmı uçup gitti ve imparatorluktan tam 15 cumhuriyet çıktı... Ama Rus emperyalizmi yine de hüküm sürmektedir! Ama Ata’nın dediği gibi; dünyada yeni dengeler kuruldu. Rus’un burnu kırıldı ama, ABD tek süper güç olduğunu ilan etti, kimi gözüne kestirdi ise, saldırmaya başladı!..