CANI YELİNCEK HARPUTLU
“Cüssesiyle uyumlu olmayan bir inceliği var. Her insani durumda hemen gözleri nemlenecek kadar yufka yürekli. Gözlerinin de yüreği yufka…
Titretmesi cüssesiyle mütenasip… Koğuş koridorları, morg koridorları, hastane koridorları, üniversite koridorları, ocak koridorları, dahası şehirlerin koridorları titrer yürüyüşünden… Korkudan değil, samimiyetin ağırlığından… Yürümüşse, yürünmesi gerektiği için yürümüştür. Çağrıldığı için gitmiştir gittiği her yere… Bazen ölüm de çağırmıştır çağırmasına da, sonra “yanlışlıkla çağırdım birader, sonra çağırırım” diye geri göndermiştir; hayat tekrar çağırmıştır çünkü…
Sündürmeyi ve süründürmeyi sevmez. Meslekten hekim olmadan önce de meşrepten hekim olmasındandır. Her olumsuzluğa sağaltılması gereken bir hasta gözüyle bakmasından…
Bahçede otlar mı temizlenecek, hemen…
Bir arkadaşın evi mi taşınacak, hemen…
Göbek mi kesilecek, ölü mü gömülecek, kan mı verilecek hemen… Arap kızının saçı mı boynuna dolandı, hemen… Tevfik Allah’tandır, gayrette kusuru olmaması lâzım… Hem adında da ‘tevfik’ var.
Ahmet Tevfik Ozan bu… Aya bakınca Asya haritasını da, Atlas Okyanusu’nu da derinlemesine okuyabilenlerden…
Keban’ı deniz saymazsak, kara çocuğu… Kara irisi bir adam… Gönlünün sadece kaşları kara…
U’ları ve ı’ları uzatarak “Harput, torbanı sarkıt”… O masal torbasından nasıl çıktıysa…
Hani çok çile çeken, mağaraya girip çıkan, o şehirden bu şehre dolaşan, sonunda muradına/sükûna eren masal adamları olur ya, onlardan biri…
Sevdiği kızı alıp almaması önemli değil, hayatı öyle… Harput’la göbekten, Kayseri’yle ekmekten, dünya ile gönlünün göbeğinden bağı var.
Yıllar önce yarım gazete boyunda “Hasret” diye bir mecmua çıkardı. “Tutsak Ozandan Şiirler” adıyla şiirleri yayımlanırdı; ergenlik şiirleri…
Sonra kitapları çıktı. Dağlar Ardı şiirler, Kâinat Şiiristan, Şeyma Ceylan Yüreği… Necip Fazıl’ın fotoğrafını görünce tazime geçer, şiirleri de biraz utangaç saygı duruşuna…
‘Saygı’ ve ‘duruş’ kelimelerinin resmiyetin her türlüsünden sıyrılarak bir buluşması var onda…
Merhameti her testiden taşar, kaba sığmaz. Dikiş de tutmaz.
Yedi canlıdır. Altı kez vurulmuştur. Böyle biliriz.”
Şair-yazar Mehmet Aycı “İki Yüz” isimli portreler kitabında merhum Ahmet Tevfik Ozan’ı o nefis üslûbuyla ne de güzel anlatmış.
Yiğit gakgoş
Erciyes sevdalısı, yiğit Harputlu, şair-yazar Ahmet Tevfik Ozan abimizin tam iki yıl önce bugün vefatı (15 Ocak 2021) yüreğimizi bir kor gibi yakmıştı. Türkiye Yazarlar Birliğinin o dönemki Kayseri Şube Başkanı Selim Tunçbilek’ten almıştım acı haberi… Teyid etmek için en yakın dostlarından şair Muhsin İlyas Subaşı üstadımızı aradığımda onun da haberi olmadığını anlamıştım. Çok şaşırmıştı. Bir saat sonra beni aradığında haberi üzülerek doğrulamış, “kalp krizi” olduğunu söylemişti.
Merhum “gakgoş”, Harput lehçesi’yle “canı yelincek” bir insandı. Yani cevval, tez canlı ve heyecanlı… Kendisine bir görev düştüğünde düşünmeden yapardı. Düşmediğinde de durumdan vazife çıkartır, yine yapardı.
Yüzünden tebessüm hiç eksik olmaz, tatlı sohbetini güzel nükte ve fıkralarla süslerdi. Oysa hayatı acılarla doluydu. Gençliğinde ülkücü hareketin içindeyken sık sık kurşunlanmış ve birçok kez hapse düşmüştü.
Merhum tıp doktoru, şair, yazar “Harputlu Ozan”ı 1994 yılında Kayseri’ye ilk gelişimde tanımıştım. Beni Elif TV’deki bazı programlarına konuk etmişti. Biz de, Büyükşehir Belediyesi olarak çıkardığımız “Beyaz Şehir” dergisinde şiirlerini yayınlamıştık.
Çok sevdiği Kayseri’den sonra sevdalısı olduğu memleketi Elazığ’a yerleşmişti. En son Fırat Üniversitesinde görev yapıyordu. Zekeriyya Bican’ın her yönüyle Elazığ’ı anlattığı iki ciltlik kapsamlı kitabını, kapağında “Dr. Ahmet Tevfik Ozan teşekkür eder, saygılar sunar” yazılı bir kartla birlikte birçok dostu gibi bana da kargoyla göndermişti.
Kitaplarıma sağladığı katkılar
Sık sık telefonla görüştüğümüz, yazıştığımız bu güzel insan hazırladığım biyografik kitaplara da hiç erinmeden katkı sağlamış, Prof. Dr. Nihat Bengisu ile rahmetli Nevin Akyurt hakkındaki kanaatlerini ve anılarını kaleme alarak göndermişti. Yeni yayımlanan ve Akyurt’un hayatını anlatan “Sen Gelmez Oldun” isimli kitabımla alâkalı tebriklerini de iletmişti. Ancak bu kitabı ve kendisine ayrılan sayfaları göremeden vefat haberi geldi.
Birçok dernek, vakıf, gazete, dergi ve televizyonun kuruluşuna öncülük eden Ozan’ın en önemli yönü ise şairliğiydi. Birçok şiir kitabı olan ‘Ozan’ımız 1995 yılında şahsıma imzalayarak takdim ettiği “Kâinat Şiiristan” isimli kitabında ölümü bakın nasıl anlatmış;
Olmak veya olmamak
Bir derin uykuya dalmaksa ölüm,
Bir yeşil rüyanın sıcak bağrında
Bin bir meşakkatin sonu demektir.
Ne hüzün, ne acı, ne gam yağmuru…
Bir huzur gölünde aşk dilemektir.
Neden öyle ise ölümden kaçış?
Neleri, ne için bilememektir?
Şair Nurullah Genç ise onun şiirlerini şöyle yorumluyor;
“Ahmet Tevfik Ozan’ın şiirleri öylesine ilâhi ürpertilerle dolu ki, insan bir anda kendi hiçliğini hissediyor. Bir şiir kitabını andıran kâinatta, ‘mavera’ odaklı şiirlerinde kelimeleri bir sarraf titizliğiyle bir araya getirir. Ölüm, insan, sonsuzluk ilişkisini ‘Bir karpuz çekirdeği için/Hançer hürriyet demektir’ mısralarıyla doruklaştırırken, şiirin de hasını yakalar.”
Taşucu’nda andık
Rahmetli şair dostumu 13 Ocak Cuma akşamı Taşucu’nda gerçekleştirdiğimiz 8. Şiir Ve Müzik Dinletisinde anmak nasip oldu. Vefat sırasına göre gecenin son şairi olan güzel insanı benim okuduğum “Mamak’ta Bir Gün” ve fonda da “Sensiz Ankara” (Öf Öf!) isimli şarkıyla yâd ettik.
Mekânın cennet olsun güzel adam… Rabbim işini kolaylaştırsın, iyilikler ve güzellikler nasip etsin.