Çorap Söküğü
Sadrazam Kiri
Ne vakit Ümit Yaşar okusam, “deryaya yakın dünyadan uzak” o diyara başka gözle bakarım.
Ozanın her dem taze, dumanı üstünde “Sadrazam Kiri” şiiri hayat dersidir.
Hani yok mu, sadrazam 400 kişilik erkânıyla hamama gitmiş, keselenmeye başlamış.
Sonrasını şairin kaleminden okuyalım:
“Tam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu.
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi.
Aman efendim bu ne kir,
Demeye kalmadı
Keselerin altında eriyip gitti.
Koskoca sadrazam.
Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı
Nittüniz devletliyi
Dediler tellaklara…
Tellaklar cevap verdi.
Biz yıkadık, keseledik
Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik.
Suç bizde değil
Neyleyelim
Kir bitti,
Sadrazam elden gitti.”
*
Ayna.
Cilâlı ve sırlı cam.
Temizliğin, saydamlığın, açıklığın, gerçeğin simgesi.
Cümle âlem biliyor ki, “deryaya yakın dünyadan uzak” o diyarın elinden aynası düştü.
Derler ki, “Irak yerin haberini kervan getirir.”
Bizden yedi gömlek ırak diyar kir denizinde yüzüyor.
Çürümüşlük, pisliğe batmışlık, gırtlağa kadar batağa saplanmışlık, ele güne muhtaç olmuşluk...
Lafı iskeleye yanaştırayım:
Benden selam, mesaj olsun “deryaya yakın dünyadan uzak” o diyara!
Ve bir tavsiyename: Doğruyu dürüstü bulana dek, her gün kese her gün kese.
*
Bitirirken…
Şimdi siz “deryaya yakın dünyadan uzak” diyarı merak edersiniz.
Meraktır insanı insan yapan.
Merak, insanın kendine sormasıdır.
Ne demişler, “Anlamak merakla, öğrenmek merakla, tanımak merakla, denemek merakla.”
Ha bu diyar,
Ha bu di.
Ha bu diyar neresi?