İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

ATATÜRK’ÜN ESİN KAYNAĞI BALKANLAR

Başkentten Selam   ATATÜRK’ÜN ESİN KAYNAĞI BALKANLAR             Atatürk, bütün dünyanın tanıdığı, büyük bir devlet adamıdır...             Atatürk, Çanakkale ve Dumlupınar savaşlarının, muzaffer kahramanı; dünyanın hayran olduğu büyük bir komutandır...             Atatürk, büyük bir diplomat, siyasetçi, ekonomist, tarihçi, dilci, şair ve kültür adamıdır... Ve Atatürk, kurtarıcı, devlet kurucusu, büyük bir liderdir...             Tüm bu özelliklerinden dolayı Atatürk, ölümünün üzerinden 86 yıl geçmiş olmasına rağmen, Türk Milleti tarafından, eksilmeyen bir sevgiyle anılmakta ve gönüllerde yaşatılmaktadır.             Atatürk, dünyada, en çok tanınan Türk’tür... Hakkında en çok makale ve kitap yayımlanan insandır... O nasıl bir dehadır ki, inanılmaz işler başarmıştır?.. Bu sorunun cevabı Makedonyalı yazar Fahri Kaya’nın, şu cümlelerinde verilmektedir             “...Manastır ve Selanik’te geçirdiği günlerin izini, daha doğrusu etkisini, Mustafa Kemal’in yıllar sonra gerçekleştireceği uygar reformlarda da aramak yerinde olurdu. Öğretim Kurumlarını bir Bakanlığa bağlayıp bunların modern bir biçimde gelişmesine karar verirken, belki çocukluğunda ve gençliğinde Selanik ve Manastır’daki yabancı okulların Osmanlı mekteplerinden daha ileri, gelişmiş bir kertede olduğu gerçeğini hatırladı. 1925 yılında tarikatları yasaklar, tekkeleri kapatırken Manastır’daki tren istasyonunda cepheye giden askerleri uğurlayanlar arasında başlarında sivri külahlarla gördüğü dervişleri herhalde anımsamıştı. O zaman, Ömer Naci’ye utancından yüzünün kızardığını söylemiştir. İçinde, bu çeşit yobazlıklara karşı büyük bir tepki duyduğunu yazanlar da az değildir. 1928 yılında başöğretmen olarak İstanbul’da, Sarayburnu’nda yeni Türk harflerinin benimsendiği günlerde de onun, Manastır ve Selanik yıllarını anımsamak gerek. Anımsamak gerek çünkü gençliği Yunan, Latin ve Kiril alfabelerinin yaşadığı bir bölgede geçmişti. Latin harfleri onun için bir gavur icadı değildi. Halkının daha çabuk okuryazar olmasını kolaylaştırmak için başarılı bir yoldu. Şapka ve giysi reformlarında da öncülük yapması doğaldı, çünkü o, Avrupa’da doğmuş bir delikanlıydı. Osmanlı Devleti’nin alafranga bir bölgesinde büyümüştü.”             Türklerin ana yurdu, Avrasya’dır... Mustafa Kemal Atatürk, Avrasya coğrafyasında bulunan Balkanlar’da, Makedonya’da doğmuş, aile terbiyesini burada almış; Türk örf ve adetlerini burada öğrenmiş; ilk ve orta öğrenimini burada yapmıştır. Doğum yeri olan Selanik, Osmanlı Devleti’nin her alanda gelişmiş olan bir şehridir. Daha sonra Askeri İdadi öğrenimini gördüğü Manastır, Makedonya’nın kültürel bakımdan zengin bir kentidir. Atatürk, bu şehirlerde büyümüş ve buralardaki uygarlıklardan esinlenmiştir. Fahri Kaya’nın da vurguladığı gibi Yeni Türk Devletinin yönetiminde söz sahibi olduktan sonra gerçekleştirdiği bütün devrimlerin esin kaynağı, ilk gençlik yıllarında görüp, öğrendikleridir.             Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne yön veren, Atatürk ilke ve devrimleri, bilinen gerçeklerdir. Bu nedenle biz burada, bunlardan söz etmeyecek; yine esin kaynağı Balkanlar olan, bazı özelliklerine değineceğiz.             Atatürk’ün, hedefi “muasır milletler seviyesine ulaşmak” idi. Bunun yolu ise, okumak, öğrenmek, çok çalışmak, üretmek ve milleti de, devleti de geliştirmekti. Gelişmiş ülkelerdeki olumlu olan her şeyin, Türkiye’de de olmasını arzu ediyor ve bu konuda gereken çalışmaları yapıyordu. Günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin, Avrupa Birliği’ne girme hevesi de, bu hedeften kaynaklanmaktadır.               Atatürk’ün Bilinmeyen Eseri: Kooperatif Şirketler             Mustafa Kemal, 27 Ekim 1913 Tarihinde Askeri Ataşe olarak Bulgaristan’a gönderildi. Osmanlı Devleti’nin Sofya Sefaretinde 02 Şubat 1915 Tarihine kadar görev yapan Mustafa Kemal, başta Bulgaristan olmak üzere, Balkan ülkelerini adım adım dolaştı; inceleme ve araştırmalarda bulundu. Niş Valiliği sırasında, 1863 yılında, Şehirköyü (bugünkü Pirot) Kasabasında Memleket Sandıkları’nı kuran Mithat Paşa’nın bıraktığı olumlu izleri gördü. Daha sonra Türk Kooperatifçilik Hareketinin de temelini oluşturan Memleket Sandıkları kaynağının, Türk’e özgü bir gelenek olan Ahilik’ten kaynaklandığını tespit etti.             Daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce, Atatürk’ün direktifiyle, 17 Şubat-04 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de I. İktisat Kongresi toplandı. Yeni Türkiye Devletinin geleceğine yönelik çok önemli kararların alındığı bu Kongrede bir konuşma yapan Atatürk, şunları söyledi:               “Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi muzafferiyetler ile tetviç edilemezlerse husule gelen zaferler payidar olamaz, az zamanda söner. Bu itibarla en kuvvetli ve parlak zaferimizin dahi temin edebildiği ve daha edebileceği semeratı nafiayı tesbit için iktisadiyatımızın, hakimiyeti iktisadiyemizin temin ve tarsin ve tevsii lazımdır... Kılıçla fütuhat yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara binnetice terk-i mevki etmeğe mahkumdur. Kılıç kullanan kol yorulur, fakat saban kullanan kol hergün daha çok kuvvetlenir ve her gün daha çok kudrete sahip olur...”                          Kısa bir süre sonra, 16 Mart 1923 tarihinde Adana’da yaptığı konuşmada da “Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima mağlup oldu...” demek suretiyle, özellikle kırsal kesimdeki insanları harekete geçmeye ve örgütlenmeye teşvik etti. Kırsal alandaki örgütlenmenin en güzel ve doğru yolu ise kooperatifçilikti.             Atatürk, yoğun bir tempo içerisinde, seyahatler yaparak, halkı aydınlatır ve yönlendirirken, 19 Mart 1923 tarihinde Kooperatif Şirketler adlı bir kitapçık yayımlandı. Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi Neşriyatının 24.sü olarak yayımlanan kitabın kapağında, Kooperatif Şirketler ana başlığının hemen altında, daha küçük puntoyla şunlar yazılıdır: Kooperatif Şirketlerin envaı, fevaidi, sureti teşkil ve idareleri hakkında çiftçilerimizin, sanatkarlarımızın ve tacirlerimizin muhtaç oldukları malumatı muhtevi risaledir.             Kitapçığın kapağındaki önsözün hemen altındaki şu cümle dikkat çekicidir: Memleketimizin kurtuluş çarelerinden biri de Kooperatif Şirketleri teşkil etmektir.             Türk Kooperatifçilik Hareketine büyük katkılar sağlamış olan, Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun eski başkanları Nusret Namık Uzgören ve Nurettin Hazar, bu kitapçığın bizzat Atatürk tarafından dikte ettirildiğini; içeriğindeki bilgilerin ve üslubun Atatürk’e ait olduğunu, eserlerinde vurgulamışlardır. Fakat Atatürk, birçok konuda olduğu gibi, bu kitapçıkta da kendi adını ön plana çıkarmayıp, verdiği bilgilerin ve mesajların milletimize ulaşmasını yeterli görmüştür.             Atatürk, Sofya’da Askeri Ataşe iken, gerek bu ülkede, gerekse Balkanlarda ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki tarımsal çalışmaları, özellikle de kooperatifçilik olgusunu esaslı bir biçimde incelemiştir. Cumhuriyete giden aylarda da peşpeşe, toplantılar düzenlemek ve söz konusu kitapçığı dikte ettirip yayımlatmak suretiyle, Balkanlardan aldığı esini, Ülkeye taşımıştır.             Kitapçıkta bundan sonra, kooperatifin ne olduğu, nasıl kurulacağı, nasıl yönetileceği, tarımsal çalışmalardan kooperatif ortaklığını nasıl hareket etmesi gerektiği, kredinin nasıl ve nereden temin edilebileceği vb.gibi hususlar anlatılmaktadır. Burada Almanya, İngiltere, Rusya, Macaristan, İtalya ve Romanya’daki kooperatifçilik çalışmalarından da söz edilmekte; daha sonra Bulgaristan’daki tarımsal kooperatiflerin ortaklarına sağladığı faydalar sıralanmaktadır: 1. Köylüleri simsarların elinden kurtararak lüzumu takdirde kendilerine ehven faizle para tedarik etmek, 2. Azaya lüzumu olan hayvanat, tohum, alat ve kimyevi gübre ve sair levazımı toptan dağıtmak, 3. Azanın mahsulatını toptan ve müştereken satmak,             4. Hayvan hastalıklarına ve doluya karşı sigorta yapmak,             5. Köylüleri tasarruf ve iktisada alıştırmak,             6. Köylünün menafii umumiyesi için sermaye vücude getirmek,             7. Zürraa konferanslar verdirmek, gazeteler getirtmek, gece dersleri ve kış mektepleri açmak suretiyle fikirlerini terakki ettirmek ve aralarında muhadenete ve adatı milliyeti muhafazaya çalışmak. Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin balkonunda             Mustafa Kemal Atatürk’ün, kooperatif konusundaki esin kaynağının Bulgaristan olduğu muhakkaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesinde de bu sektörün rol alması gerektiğini düşünen Atatürk, köy öğretmenlerini şöyle göreve çağırmaktadır: Bulgar köylerini Bulgar muallimlerinin kurtardığını unutmamalıyız.             Ziraat, sanayi ve ticaret erbabının kuvvei istihsaliyesini arttırmak ve istihlakatı tahtı nizama almak, dolayısiyle müşerikler arasında iştirak ve yardım fikrini takviye eylemek suretiyle iktisadi ve içtimai pek çok fevaidi cami olduğundan dolayı asrı hazır siyaseti iktisadiye ve içtimaiyesinin büyük bir amili halinde bulunan kooperatif şirketler teşkilatının memleketimizde de taammümü hususunda en büyük hizmeti dokunacak olanlar, her an çiftçi ve ahali ile temasta bulunmak fırsatına malik bulunan kasaba ve köy muallimleridir.                                                            İzmir’de toplanan I. İktisat Kongresi, Atatürk’ün yurt içi gezileri, Kooperatif Şirketler kitabının yayımlanması ve ardından peşpeşe çıkarılan kanunlarla kurulan kooperatifler, savaş sonrası Türkiye’nin ekonomik alanda kalkınmasına yol açmıştır. Atatürk de bizzat kooperatifler kurdurarak, kooperatif ortağı olmuştur. Bunlardan ilki, 08 Nisan 1925 tarihinde kurulmuş olan Ankara Memurlar İstihlak (Tüketim) Kooperatifi’dir. Atatürk’ün l numaralı ortak olduğu bu kooperatif ortakları arasında, zamanın üst düzey devlet adamları da yer almışlardır...             Sonraki yıllarda Atatürk, Silifke’de Tekir Çiftliğini bizzat satın alarak, bu toprak üzerinde, Türkiye’nin ilk Tarım Kredi Kooperatifinin kuruluşunu sağlamıştır.30 Haziran 1936 tarihinde resmen kurulan Silifke Tekir Çiftliği Tarım Kredi Kooperatifi’nin de 1 numaralı ortağı Atatürk’tür. Bugün Türkiye genelinde örgütlenmiş olan Tarım Kredi Kooperatifleri, büyük bir Merkez Birliği’ne sahiptir ve Türk ekonomisinde söz sahibi bulunmaktadır.             Bugün, Türkiye’deki kooperatifçilik hareketi, gelişmiş batı ülkelerindeki benzerleri seviyesindedir. Türk halkı kooperatifçilik olgusunu özümsemiş ve benimsemiştir. Devlet ve Özel sektör arasında üçüncü bir sektör olarak önemini korumakta olan kooperatifçiliği Türkiye’ye kazandıran Atatürk’ün esin kaynağı, hiç kuşkusuz Balkanlar’da edindiği bilgi ve görgüdür.                 
Ekleme Tarihi: 17 Mayıs 2024 - Cuma

ATATÜRK’ÜN ESİN KAYNAĞI BALKANLAR

Başkentten Selam

 

ATATÜRK’ÜN ESİN KAYNAĞI BALKANLAR

            Atatürk, bütün dünyanın tanıdığı, büyük bir devlet adamıdır...

            Atatürk, Çanakkale ve Dumlupınar savaşlarının, muzaffer kahramanı; dünyanın hayran olduğu büyük bir komutandır...

            Atatürk, büyük bir diplomat, siyasetçi, ekonomist, tarihçi, dilci, şair ve kültür adamıdır...

Ve Atatürk, kurtarıcı, devlet kurucusu, büyük bir liderdir...

            Tüm bu özelliklerinden dolayı Atatürk, ölümünün üzerinden 86 yıl geçmiş olmasına rağmen, Türk Milleti tarafından, eksilmeyen bir sevgiyle anılmakta ve gönüllerde yaşatılmaktadır.

            Atatürk, dünyada, en çok tanınan Türk’tür... Hakkında en çok makale ve kitap yayımlanan insandır... O nasıl bir dehadır ki, inanılmaz işler başarmıştır?.. Bu sorunun cevabı Makedonyalı yazar Fahri Kaya’nın, şu cümlelerinde verilmektedir

            “...Manastır ve Selanik’te geçirdiği günlerin izini, daha doğrusu etkisini, Mustafa Kemal’in yıllar sonra gerçekleştireceği uygar reformlarda da aramak yerinde olurdu. Öğretim Kurumlarını bir Bakanlığa bağlayıp bunların modern bir biçimde gelişmesine karar verirken, belki çocukluğunda ve gençliğinde Selanik ve Manastır’daki yabancı okulların Osmanlı mekteplerinden daha ileri, gelişmiş bir kertede olduğu gerçeğini hatırladı. 1925 yılında tarikatları yasaklar, tekkeleri kapatırken Manastır’daki tren istasyonunda cepheye giden askerleri uğurlayanlar arasında başlarında sivri külahlarla gördüğü dervişleri herhalde anımsamıştı. O zaman, Ömer Naci’ye utancından yüzünün kızardığını söylemiştir. İçinde, bu çeşit yobazlıklara karşı büyük bir tepki duyduğunu yazanlar da az değildir. 1928 yılında başöğretmen olarak İstanbul’da, Sarayburnu’nda yeni Türk harflerinin benimsendiği günlerde de onun, Manastır ve Selanik yıllarını anımsamak gerek. Anımsamak gerek çünkü gençliği Yunan, Latin ve Kiril alfabelerinin yaşadığı bir bölgede geçmişti. Latin harfleri onun için bir gavur icadı değildi. Halkının daha çabuk okuryazar olmasını kolaylaştırmak için başarılı bir yoldu. Şapka ve giysi reformlarında da öncülük yapması doğaldı, çünkü o, Avrupa’da doğmuş bir delikanlıydı. Osmanlı Devleti’nin alafranga bir bölgesinde büyümüştü.”

            Türklerin ana yurdu, Avrasya’dır... Mustafa Kemal Atatürk, Avrasya coğrafyasında bulunan Balkanlar’da, Makedonya’da doğmuş, aile terbiyesini burada almış; Türk örf ve adetlerini burada öğrenmiş; ilk ve orta öğrenimini burada yapmıştır. Doğum yeri olan Selanik, Osmanlı Devleti’nin her alanda gelişmiş olan bir şehridir. Daha sonra Askeri İdadi öğrenimini gördüğü Manastır, Makedonya’nın kültürel bakımdan zengin bir kentidir. Atatürk, bu şehirlerde büyümüş ve buralardaki uygarlıklardan esinlenmiştir. Fahri Kaya’nın da vurguladığı gibi Yeni Türk Devletinin yönetiminde söz sahibi olduktan sonra gerçekleştirdiği bütün devrimlerin esin kaynağı, ilk gençlik yıllarında görüp, öğrendikleridir.

            Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne yön veren, Atatürk ilke ve devrimleri, bilinen gerçeklerdir. Bu nedenle biz burada, bunlardan söz etmeyecek; yine esin kaynağı Balkanlar olan, bazı özelliklerine değineceğiz.

            Atatürk’ün, hedefi “muasır milletler seviyesine ulaşmak” idi. Bunun yolu ise, okumak, öğrenmek, çok çalışmak, üretmek ve milleti de, devleti de geliştirmekti. Gelişmiş ülkelerdeki olumlu olan her şeyin, Türkiye’de de olmasını arzu ediyor ve bu konuda gereken çalışmaları yapıyordu. Günümüz Türkiye Cumhuriyeti’nin, Avrupa Birliği’ne girme hevesi de, bu hedeften kaynaklanmaktadır.

 

            Atatürk’ün Bilinmeyen Eseri: Kooperatif Şirketler

            Mustafa Kemal, 27 Ekim 1913 Tarihinde Askeri Ataşe olarak Bulgaristan’a gönderildi. Osmanlı Devleti’nin Sofya Sefaretinde 02 Şubat 1915 Tarihine kadar görev yapan Mustafa Kemal, başta Bulgaristan olmak üzere, Balkan ülkelerini adım adım dolaştı; inceleme ve araştırmalarda bulundu. Niş Valiliği sırasında, 1863 yılında, Şehirköyü (bugünkü Pirot) Kasabasında Memleket Sandıkları’nı kuran Mithat Paşa’nın bıraktığı olumlu izleri gördü. Daha sonra Türk Kooperatifçilik Hareketinin de temelini oluşturan Memleket Sandıkları kaynağının, Türk’e özgü bir gelenek olan Ahilik’ten kaynaklandığını tespit etti.

            Daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce, Atatürk’ün direktifiyle, 17 Şubat-04 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de I. İktisat Kongresi toplandı. Yeni Türkiye Devletinin geleceğine yönelik çok önemli kararların alındığı bu Kongrede bir konuşma yapan Atatürk, şunları söyledi:

 

            “Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi muzafferiyetler ile tetviç edilemezlerse husule gelen zaferler payidar olamaz, az zamanda söner. Bu itibarla en kuvvetli ve parlak zaferimizin dahi temin edebildiği ve daha edebileceği semeratı nafiayı tesbit için iktisadiyatımızın, hakimiyeti iktisadiyemizin temin ve tarsin ve tevsii lazımdır... Kılıçla fütuhat yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara binnetice terk-i mevki etmeğe mahkumdur. Kılıç kullanan kol yorulur, fakat saban kullanan kol hergün daha çok kuvvetlenir ve her gün daha çok kudrete sahip olur...”

           

             Kısa bir süre sonra, 16 Mart 1923 tarihinde Adana’da yaptığı konuşmada da “Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima mağlup oldu...” demek suretiyle, özellikle kırsal kesimdeki insanları harekete geçmeye ve örgütlenmeye teşvik etti. Kırsal alandaki örgütlenmenin en güzel ve doğru yolu ise kooperatifçilikti.

            Atatürk, yoğun bir tempo içerisinde, seyahatler yaparak, halkı aydınlatır ve yönlendirirken, 19 Mart 1923 tarihinde Kooperatif Şirketler adlı bir kitapçık yayımlandı. Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi Neşriyatının 24.sü olarak yayımlanan kitabın kapağında, Kooperatif Şirketler ana başlığının hemen altında, daha küçük puntoyla şunlar yazılıdır: Kooperatif Şirketlerin envaı, fevaidi, sureti teşkil ve idareleri hakkında çiftçilerimizin, sanatkarlarımızın ve tacirlerimizin muhtaç oldukları malumatı muhtevi risaledir.

            Kitapçığın kapağındaki önsözün hemen altındaki şu cümle dikkat çekicidir: Memleketimizin kurtuluş çarelerinden biri de Kooperatif Şirketleri teşkil etmektir.

            Türk Kooperatifçilik Hareketine büyük katkılar sağlamış olan, Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun eski başkanları Nusret Namık Uzgören ve Nurettin Hazar, bu kitapçığın bizzat Atatürk tarafından dikte ettirildiğini; içeriğindeki bilgilerin ve üslubun Atatürk’e ait olduğunu, eserlerinde vurgulamışlardır. Fakat Atatürk, birçok konuda olduğu gibi, bu kitapçıkta da kendi adını ön plana çıkarmayıp, verdiği bilgilerin ve mesajların milletimize ulaşmasını yeterli görmüştür.

            Atatürk, Sofya’da Askeri Ataşe iken, gerek bu ülkede, gerekse Balkanlarda ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki tarımsal çalışmaları, özellikle de kooperatifçilik olgusunu esaslı bir biçimde incelemiştir. Cumhuriyete giden aylarda da peşpeşe, toplantılar düzenlemek ve söz konusu kitapçığı dikte ettirip yayımlatmak suretiyle, Balkanlardan aldığı esini, Ülkeye taşımıştır.

            Kitapçıkta bundan sonra, kooperatifin ne olduğu, nasıl kurulacağı, nasıl yönetileceği, tarımsal çalışmalardan kooperatif ortaklığını nasıl hareket etmesi gerektiği, kredinin nasıl ve nereden temin edilebileceği vb.gibi hususlar anlatılmaktadır. Burada Almanya, İngiltere, Rusya, Macaristan, İtalya ve Romanya’daki kooperatifçilik çalışmalarından da söz edilmekte; daha sonra Bulgaristan’daki tarımsal kooperatiflerin ortaklarına sağladığı faydalar sıralanmaktadır:

1. Köylüleri simsarların elinden kurtararak lüzumu takdirde kendilerine ehven faizle para tedarik etmek,

2. Azaya lüzumu olan hayvanat, tohum, alat ve kimyevi gübre ve sair levazımı toptan dağıtmak,

3. Azanın mahsulatını toptan ve müştereken satmak,

            4. Hayvan hastalıklarına ve doluya karşı sigorta yapmak,

            5. Köylüleri tasarruf ve iktisada alıştırmak,

            6. Köylünün menafii umumiyesi için sermaye vücude getirmek,

            7. Zürraa konferanslar verdirmek, gazeteler getirtmek, gece dersleri ve kış mektepleri açmak suretiyle fikirlerini terakki ettirmek ve aralarında muhadenete ve adatı milliyeti muhafazaya çalışmak.

Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin balkonunda

            Mustafa Kemal Atatürk’ün, kooperatif konusundaki esin kaynağının Bulgaristan olduğu muhakkaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesinde de bu sektörün rol alması gerektiğini düşünen Atatürk, köy öğretmenlerini şöyle göreve çağırmaktadır:

Bulgar köylerini Bulgar muallimlerinin kurtardığını unutmamalıyız.

            Ziraat, sanayi ve ticaret erbabının kuvvei istihsaliyesini arttırmak ve istihlakatı tahtı nizama almak, dolayısiyle müşerikler arasında iştirak ve yardım fikrini takviye eylemek suretiyle iktisadi ve içtimai pek çok fevaidi cami olduğundan dolayı asrı hazır siyaseti iktisadiye ve içtimaiyesinin büyük bir amili halinde bulunan kooperatif şirketler teşkilatının memleketimizde de taammümü hususunda en büyük hizmeti dokunacak olanlar, her an çiftçi ve ahali ile temasta bulunmak fırsatına malik bulunan kasaba ve köy muallimleridir.

                                              

            İzmir’de toplanan I. İktisat Kongresi, Atatürk’ün yurt içi gezileri, Kooperatif Şirketler kitabının yayımlanması ve ardından peşpeşe çıkarılan kanunlarla kurulan kooperatifler, savaş sonrası Türkiye’nin ekonomik alanda kalkınmasına yol açmıştır. Atatürk de bizzat kooperatifler kurdurarak, kooperatif ortağı olmuştur. Bunlardan ilki, 08 Nisan 1925 tarihinde kurulmuş olan Ankara Memurlar İstihlak (Tüketim) Kooperatifi’dir. Atatürk’ün l numaralı ortak olduğu bu kooperatif ortakları arasında, zamanın üst düzey devlet adamları da yer almışlardır...

            Sonraki yıllarda Atatürk, Silifke’de Tekir Çiftliğini bizzat satın alarak, bu toprak üzerinde, Türkiye’nin ilk Tarım Kredi Kooperatifinin kuruluşunu sağlamıştır.30 Haziran 1936 tarihinde resmen kurulan Silifke Tekir Çiftliği Tarım Kredi Kooperatifi’nin de 1 numaralı ortağı Atatürk’tür. Bugün Türkiye genelinde örgütlenmiş olan Tarım Kredi Kooperatifleri, büyük bir Merkez Birliği’ne sahiptir ve Türk ekonomisinde söz sahibi bulunmaktadır.

            Bugün, Türkiye’deki kooperatifçilik hareketi, gelişmiş batı ülkelerindeki benzerleri seviyesindedir. Türk halkı kooperatifçilik olgusunu özümsemiş ve benimsemiştir. Devlet ve Özel sektör arasında üçüncü bir sektör olarak önemini korumakta olan kooperatifçiliği Türkiye’ye kazandıran Atatürk’ün esin kaynağı, hiç kuşkusuz Balkanlar’da edindiği bilgi ve görgüdür.               

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Aytaç Kurtuba
(20.05.2024 13:29 - #1499)
Çok değerli bilgiler okumuş olduk, çok sağ olun sayın ağabeyim... Dilerim kırsal üretim birliklerinin sayısı ülkemizde daha da çoğalır, böylece doğrudan üreticiye gelir aktarım oranı da yükselir...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 blossomtips.com