KEKLİK GİBİ KANADIMI SÜZMEDİM
Saat gecenin ikisi… Taşucu’nda oturduğum tek katlı, mütevazı evimde deli poyrazın uğultusu ve sobada yanan odunların çıtırtısı eşliğinde Ahmet Hamdi Tanpınar okurken birden gönlüme ve dilime düşüveriyor. Kitabı kapatıp kendimi internetten bu türküyü ararken buluyorum. Türk Halk Müziği sanatçılarımızın haricinde bazı pop müzik yapan ünlülerin de başarıyla yorumladığı bu eser için ilk aklıma gelen ve hemen açıp dinlemeye başladığım sanatçı Volkan Konak. Sebebi de muhtemelen Ankara Mithatpaşa Caddesindeki bir lokantada geçen hatıram olmalı…
Yıl 2010. Madden, manen çöküş yılım. İşimin bozulduğu ve yuvamın çatırdamaya başladığı o acı dönem. Bayındır 2 Sokaktaki işyerimde kâbusu yaşadığım, sık sık Kocatepe Camiinin geniş avlusundaki en ücra banka sığınıp gözyaşlarımı içime akıttığım aylar…
Böylesine bir moral bozukluğu içinde gittiğim mütevazı lokantada masaya oturur oturmaz -sanki gelmem bekleniyormuşçasına- bu türkü çalınmaya başlıyor. Curayla muhteşem bir girişten sonra Volkan Konak yürek paralayıcı sesiyle “Keklik Gibi Kanadımı Süzmedim” diyerek türküye müthiş bir giriş yapıyor.
Zaten patlama noktasında olan, eşi dâhil kimseyle derdini paylaşamayan, ağlayacak bir dost omuz bulamayan ben, birden bu acı türkü çalınmaya başlayınca neye uğradığımı şaşırıyorum. “Bizim Yunus”un çağlar ötesinden dediği gibi “gözyaşlarım ırmak olup çağlamaya” başlıyor. Artık ben mi yemeği yiyorum, yemek mi beni bilemiyorum. Aldığım her lokma boğazıma düğümleniyor. Hesabı ödeyip dışarı çıktığımda, Ankara semalarındaki “salkım salkım bulutların da, saçlarını çözüp benim için yaşın yaşın ağlamaya” başladıklarını görüyorum. Gözyaşlarım yağmura karışıyor ve Sakarya bölgesine doğru ağır adımlarla yürümeye başlıyorum.
Bu türküyü yıllar sonra bir dizi vesilesiyle Kayseri Bünyanlı sanatçı Melek Mosso’nun sesinden de dinliyor ve yine çok etkileniyorum.
Rahmetli Muzaffer Sarısözen'in derlediği, askerlik yaptığım “Can Erzincan”a ait bu içli türküyü her duyuşumda, Ankara’daki son yıllarıma dönüyor, kendimi Batıkent’teki evinde geceleri gözüne uyku girmeyen, yastığı bile dikenleşmiş mutsuz bir baba ve koca olarak buluyorum.
Keklik gibi kanadımı süzmedim
Murad alıp doya doya gezmedim
Bu kara yazıyı kendim yazmadım
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Kader böyle imiş ağlarım bazı
Gülüm ey, sebebim ey...
Geceleri uyku girmez gözüme
Zalım yastık diken oldu yüzüme
Uyma dedim, uydun eller sözüne
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Kader böyle imiş ağlarım bazı
Gülüm ey, sebebim ey.