Çorap Söküğü
HAY BİN KUNDUZ
Anlatacaklarımı bitirinceye kadar aklınızı başınızda yok sayın, ne olur.
Hazreti İsa’ya sormuşlar:
-Domuz yemek günah mıdır?
-Ağızdan giren şeyler günah olmaz, demiş İsa Peygamber, “Siz ağızdan çıkana bakın.”
Haberiniz yoksa olsun!
Her yıl hakaret, sövme gibi eylemlerle hasmının yedi göbek geçmişini tepeden tırnağa boyayan…
Ağızdan bir kere çıkmış olduğundan ve de son pişmanlık fayda etmediğinden, “aynı dili konuşan” (!) on binlerce yurttaşımız sanık sandalyesine oturuyormuş.
Adalet ile ilgili istatistikler böyle söylüyor!
*
Asıl çelişki nerede biliyor musunuz?
“Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde
Develer tellal iken
Pireler berber iken
Ben Emine Nine’min beşiğini
Tıngır mıngır sallar iken…”
O siyah gecelerde, karanlıkta göz kırptığımız gecelerde, kulağımıza üflenen ilk nasihat hep “iyilik” ve “sevgi” üzerineydi:
“Dünyayı güzellik kurtaracak.”
Bir zaman sonra şunu işitir olmuştuk:
“İnsanı sevmekle başlayacak her şey.”
*
Neden sonra, sersem sepelek şaşırıp kaldık.
Ok yaydan macun tüpten çıktı. Meraklısı hatırlayacaktır. Eski Başbakanlardan Refik Saydam “A’dan Z’ye her şey bozuk” demişti. Meğer ağzımız da bozukmuş Muhittin. Öyle ya futboldu, basketboldu fark etmiyor her maçta tüm branşlarda sövüyoruz. Gol atınca sövüyoruz, gol yiyince sövüyoruz, kaybedince neyse kazanınca da sövüyoruz.
Hangi birini anlatsam: Direksiyon başında sövüyoruz, emekli maaşı kuyruklarında sövüyoruz, otobüs kuyruklarında sövüyoruz, otobüs geç geliyor sövüyoruz yetmiyor hastane kapılarında ağız dolusu sövüp, içimizin ateşini söndürüyoruz.
Peki, nerede o ezberlediğimiz “iyilik” ve “sevgi” nutukları?
Niye ağızlarımızın içi yangın yeri?
Ve niye utanmaktan bu kadar uzak düştük?
Yoksa biz büyüdük de mi kirlendi dünya?
Sorular, sorular, sorular…
*
Üsküplü ozan Hasan Mercan şöyle dermiş:
“Yani bize bir şey olacak
Hele bakalım ne olacak?”
Ben de diyorum ki:
“Ne oldu bize? Bardağı hangi damla taşırdı? Hele bakalım kim ses verecek!”
*
“Sözünü yerinde söyle, demiri tavında döv” demiş büyükler…
Şurası göz ardı edilemeyecek bir gerçek: “Laf yapmak iş yapmaktan kolay olduğu için ülkemizde kilogram olarak metrekareye düşen laf, Avrupa Birliği ortalamasının kat kat üstünde. Bunu biliyorduk da meğer küfür savurmak da dilimizin tuzu biberi olmuş.
Kimse başını başka yöne çevirmesin gerçek bu, çırılçıplak ortada; küfür dilimizin tuzu biberi olmuş.
*
Bitirirken…
“Künefenin iyisi insanın ustalığının dışında, tel kadayıfın, peynirin ve tereyağının kalitesine bağlıdır” diyecektim ve sonra da soruverecektim: “Ya insanın iyisi?”
Neylersiniz ki vaktim yok, sormuyorum.
Zira “Saçının tellerine gönlümü taktı kader” diye bir şarkı vardır. Günün birinde bir kadına tutuldum. Mevsim geçti, ay geçti, yağmur geçti, dolu geçti, kar geçti… Kış geçti, bahar geçti, yaz geçti... Hayat geçti, ömür geçti, yaş geçti.
Durum vaziyeti meydanda: Halıyı silkeleyip, salonu süpüreceğim. Çamaşırları yıkayıp ipe asacağım. Hay bin kunduz, sular kesilmiş. Hay bu su idaresinin (!)