Çorap Söküğü
MAZERETİM VAR
Neler gördüm, neler gördük biz, hepimiz.
Hani şu üç beş milyonu dışında sessiz ve tepkisiz milletin yaşadığı uzak ülkede…
“İnsana döven gerek, deveye diken” diyenlerin ortalıkta fink attığı, değil oyun sahası oyunun kuralı bile her gün değişen memlekette...
Anlatacak ne çok şey var…
Dereyi geçerken at, rüşvet yerken eş değiştirenleri mi anlatmamı istersiniz?
Bey devesi gibi yan gelip geviş getirenleri mi?
Yoksa goygoy yapan, şakşak tutan aydın, liboş, yandaş, numaralı cumhuriyetçi tayfasını mı anlatayım? Bilemedim. Bir hâller ki uykularım sığınak.
Galiba en iyisi suya sabuna dokunmamak, en iyisi atasözlerine sığınmak (!)
Ne de olsa:
- Atalar sözü tutan yüce dağlar aşar.
- Atalar sözü tutmayan yabana atılır.
-Ataya itaat Tanrıya ibadet sayılır” diye kim bilir kaç yüzyıl önce boşa söylenmemiş bu diyarda.
*
“Türk Dil Kurumu’nun vebali boynuna” diyeyim ve atasözleri neymiş, ‘ucundan azıcık’ birlikte gözden geçirelim. Hele bakalım altından ne çapanoğlu çıkacak?
“Geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuşlardır.” Bir...
“Ulusal varlıklardır. Tanrı ve peygamber sözleri gibi ruha işleyen bir etki taşırlar.” İki...
“Ulusun ortak düşünce ve tutumunu belirtir, bize yol gösterirler.” Üç...
“Anlaşmazlıklarda en büyük yargıcıdır.” Dört...
“Genel bir kural, bir düstur niteliğindedir. Birtakım gerçekler, felsefeler, bilgece düşünceler bildirerek yol gösterir.” Beş...
Ve de “Âdet ve gelenekleri tarafsızca bildirir, doğrudan doğruya ahlak dersi ve öğüt verir.” Etti altı...
Bu tariflere var mı bir diyeceği olan? Var mı ötesi?
*
Gelelim sözümüzün özüne...
Ne demiş atalarım?
- Dayak cennetten çıkmıştır.
- İnsana döven gerek, deveye diken.
- Gâvura iyilik şeytana kandil yakma gibidir.
- Bana faydası olmayan göz çıksın.
- Rakip ölsün de ne yüzden ölürse ölsün.
- Ağalık vermekle, yiğitlik vurmakladır.
Bu yasak aşk böyle devam eder gider. Ayılana gazoz, bayılana limon durumlar yani.
*
Şimdi ben “Ataya itaat, Tanrıya ibadet sayılır” diye buyuran atalarımın sözünü nasıl tutayım?
İtaat niyetine yüksek sesle ibadete çıkarsam bakın ne olur! Bakın aha da buraya yazıyorum: Önce Allah yarattı demezler, eşek sudan gelinceye kadar akort ederler beni. Bir…
Sonra şikâyet ederler, tavla zarı gibi savrulur, ifade özgürlüğümü kullanırım savcılıklarda. İki…
Davacım kadı olur, Allah yardımcım. Mevzuata göre içeri atılırım. Üç...
Mapustan çıkınca cılız erik ağacı gibi boynum bükük kalır, sosyal medyada herkesin arkasından “zort” çektiği Melih gibi ‘ağızda sakız, madalyonda diğer yüz’ olurum. Dört...
‘Yarın’ olacağını herkes bilir ama benim yarını göreceğimi kimse bilmez. Beş…
Bizde şehitler ölmez ama bu garip, bu öksüz yetim köşe yazıcınız her an kuyruğu titretmeye aday olur. Altı…
Yazık değil mi bana? Daha TBMM lokantasında “Vişneli Tayfır” yememişken yazık değil mi bana?
Haydi gel de “Ataya itaat” diye “ibadet”e çık! Yiyorsa çık!
İşin yoksa “ibadet” diye ağzını burnunu, kaşını gözünü alenen belaya sok.
Demem o ki: Hırlıya hırsıza, arsıza yüzsüze “illallah” diyoruz inceden inceye ama imamın kayığına binmeden ufak ufak “eyvallah” ediyoruz bu fani dünyaya.
Demem o ki: Bu atasözleri ile feyz alacağımız ülkede gözyaşını dindirmek mümkün müdür?
Sonuç: Kazanırsan dost kazan, düşmanı atan da doğurur. Eksik olsun böyle “ibadet.”
Lafı uzatmayayım: Bana benden olur her ne olursa, başım rahat olur dilim durursa.
Atalar kusura bakmasın, mazeretim var, asabiyim ben.