İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

FİLİSTİN SORUNUNUN ÇÖZÜM YOLU

BAŞKENT’TEN SELAM   FİLİSTİN SORUNUNUN ÇÖZÜM YOLU               Bu günlerde Dünya kamuoyu İsrail-Filistin sorununu konuşmakta ve bu sorunun devamı halinde, bir üçüncü dünya savaşı çıkabileceği endişesini yaşamaktadır. İsrail’in yıllardır devam edegelen acımasız tutum ve davranışlarından bıkıp usanmış olan Filistin de silahlanmış ve İsrail’e karşı taarruza geçmiştir.             Herkes bilir ki, İsrail’in arkasında Amerika, Filistin’in arkasında da İran vardır. Yine bilinen odur ki, ABD’nin İsrail’in güvenliğini üstlenmiş olmasının nedeni, Amerika’da yaşayan Yahudilerin oluşturduğu bir Yahudi Lobisinin ABD Başkanı ve Hükümeti üzerindeki etkisidir. Nitekim ne olur ne olmaz düşüncesiyle ABD Genelkurmayı harekete geçmiş ve Filistin’e iki uçak gemisi göndermiştir.             Bölgemizdeki bu gerginlik Hükümetimizi de harekete geçirmiş, Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Dünyaya şu mesajı iletmiştir: "Muhataplarımızla temaslarımızda en fazla üzerinde durduğumuz husus, Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzura, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Ateşe körükle gitmenin başta her iki taraftaki siviller olmak üzere hiç kimseye bir faydası olmaz…   Türkiye farklı kültür ve inançları barış içinde yaşatmış örnek birikime sahiptir. Hangi bahaneyle olursa olsun insanların kutsallarına saldıranlara göz yumamayız. Osmanlı'nın bölgeden çekilmesiyle birlikte Müslümanların ve Hristiyanların Kudüs üzerindeki hakları, sayısız Birleşmiş Milletler kararına rağmen adım adım ihlal edilmiştir. Nefret suçlarına göz yumanlar, farklı kültürlerin bir arada barış içinde yaşama iradesini de ne yazık ki dinamitlemektedir. Bölgemizdeki sorunların kökeninde Filistin meselesi bulunuyor. Bu mesele hakkaniyete uygun çözülmedikçe bölgemiz barışa hasret yaşamaya devam edecektir…” “Zalimin karşısında mazlumun yanında durmak bizim görevimizdir.” Diyen Cumhurbaşkanımız mesajını şu sözlerle tamamlamıştır:    “Osmanlı'nın bölgeden çekilmesiyle birlikte Müslümanların ve Hristiyanların Kudüs üzerindeki hakları, sayısız Birleşmiş Milletler kararına rağmen adım adım ihlal edilmiştir. Orta Doğu'ya kalıcı barışın gelebilmesi ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Muhataplarımızla temaslarımızda en fazla üzerinde durduğumuz husus, Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzura, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Ateşe körükle gitmenin başta her iki taraftaki siviller olmak üzere hiç kimseye bir faydası olmaz. Bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz, başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin hayata geçirilmesi artık ertelenemez bir ihtiyaçtır. Mesele hakkaniyetli çözülmedikçe sorun devam edecektir. Türkiye; çatışmaların bir an önce durması, son hadiselerle birlikte iyice tırmanan gerilimin düşürülmesi için elinden geleni yapmaya hazırdır. Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzur, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Adaleti tesis etmede geç kalındıkça maalesef bunun faturasını Filistinliler ve İsrailliler ile birlikte tüm bölgemiz ödüyor. Bölgede gerilimi tırmandıracak, daha fazla kan akmasına yol açacak, sorunları derinleştirecek her türlü adımdan imtina edilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Sükûnetin tekrar tesis edilmesi için başlattığımız diplomatik çabaları yoğunlaştırarak devam ettirmekte kararlıyız.” 1948 yılında ABD-İngiltere ve hatta tüm Batı ülkelerinin desteğiyle kurulmuş olan İsrail Devleti, yavaş yavaş sınırlarını genişletirken, zaman zaman öteki Arap ülkeleriyle de savaşmıştır. Bizim kuşaklar Arap-İsrail savaşlarını iyi hatırlayacaklardır… Örneğin 5 Haziran 1967'de İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaşa Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de asker ve silah yardımıyla katılmıştır. İsrail'in kesin üstünlüğü ile biten savaşın sonunda Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepelerini ve Filistin'in Gazze Şeridi ile Batı Şeria topraklarını alan İsrail topraklarını dört katına çıkarmıştır. 06-26 Ekim 1973 tarihlerinde bir Arap-İsrail Savaşı daha yaşanmıştır. Yom Kippur Savaşı ve Ramazan Savaşı olarak da adlandırılan bu savaşı kazanan yine İsrail olmuş ve biraz daha toprağa sahip olmuştur. Aradan geçen 50 yıl içerisinde bu Arap-İsrail ya da Filistin Sorunu çözüme kavuşturulmuş mudur?.. Hayır. Kavuşturulmamıştır, çünkü Birleşmiş Milletler Teşkilatı, almış olduğu kararları dahi uygulamayıp, ABD ne demişse o yapılmıştır. ABD’nin kayıtsız şartsız İsrail’in arkasında durduğuna da yukarıda değişmiştim. Libya’nın efsane lideri, gerçek bir Türk dostu olan Muammer Kaddafi yıllar önce soruna bir çözüm yolu göstermiş ve önerisini de bir kitapçık halinde ilan etmişti. O diyordu ki; mademki o bölgede bir Müslüman, bir de Yahudi toplumu var ve bu iki halkın birbirleri üzerinde egemenlik kurmaları mümkün değildir; o haldi orta bir Devlet kurmalarıyla sorun çözülebilir. Bu bir anlamda federatif bir çözümdür. Kurulacak Devletin adı da İSRATİN olmalıdır. Yani İsrail’in “İSRA” sı, FİLİSTİN’in de “TİN”i yanyana konularak kurulacak devletin adı saptanabilir… Kuşkusuz başka çözüm yolları da bulunabilir. Ama mutlaka iki tarafı da memnun edecek bir çözüm olmalıdır. Geçici çözüm yolları tekrar edilirse, bugün yaşayan olayların gelecekte de tekerrür etmesi kaçınılmaz olacaktır.  
Ekleme Tarihi: 13 Ekim 2023 - Cuma

FİLİSTİN SORUNUNUN ÇÖZÜM YOLU

BAŞKENT’TEN SELAM

 

FİLİSTİN SORUNUNUN ÇÖZÜM YOLU

 

            Bu günlerde Dünya kamuoyu İsrail-Filistin sorununu konuşmakta ve bu sorunun devamı halinde, bir üçüncü dünya savaşı çıkabileceği endişesini yaşamaktadır. İsrail’in yıllardır devam edegelen acımasız tutum ve davranışlarından bıkıp usanmış olan Filistin de silahlanmış ve İsrail’e karşı taarruza geçmiştir.

            Herkes bilir ki, İsrail’in arkasında Amerika, Filistin’in arkasında da İran vardır. Yine bilinen odur ki, ABD’nin İsrail’in güvenliğini üstlenmiş olmasının nedeni, Amerika’da yaşayan Yahudilerin oluşturduğu bir Yahudi Lobisinin ABD Başkanı ve Hükümeti üzerindeki etkisidir. Nitekim ne olur ne olmaz düşüncesiyle ABD Genelkurmayı harekete geçmiş ve Filistin’e iki uçak gemisi göndermiştir.

            Bölgemizdeki bu gerginlik Hükümetimizi de harekete geçirmiş, Cumhurbaşkanımız

Erdoğan, Dünyaya şu mesajı iletmiştir:

"Muhataplarımızla temaslarımızda en fazla üzerinde durduğumuz husus, Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzura, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Ateşe körükle gitmenin başta her iki taraftaki siviller olmak üzere hiç kimseye bir faydası olmaz…  

Türkiye farklı kültür ve inançları barış içinde yaşatmış örnek birikime sahiptir. Hangi bahaneyle olursa olsun insanların kutsallarına saldıranlara göz yumamayız. Osmanlı'nın bölgeden çekilmesiyle birlikte Müslümanların ve Hristiyanların Kudüs üzerindeki hakları, sayısız Birleşmiş Milletler kararına rağmen adım adım ihlal edilmiştir.

Nefret suçlarına göz yumanlar, farklı kültürlerin bir arada barış içinde yaşama iradesini de ne yazık ki dinamitlemektedir. Bölgemizdeki sorunların kökeninde Filistin meselesi bulunuyor. Bu mesele hakkaniyete uygun çözülmedikçe bölgemiz barışa hasret yaşamaya devam edecektir…”

“Zalimin karşısında mazlumun yanında durmak bizim görevimizdir.” Diyen Cumhurbaşkanımız mesajını şu sözlerle tamamlamıştır:   

“Osmanlı'nın bölgeden çekilmesiyle birlikte Müslümanların ve Hristiyanların Kudüs üzerindeki hakları, sayısız Birleşmiş Milletler kararına rağmen adım adım ihlal edilmiştir.

Orta Doğu'ya kalıcı barışın gelebilmesi ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasıyla mümkündür. Muhataplarımızla temaslarımızda en fazla üzerinde durduğumuz husus, Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzura, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Ateşe körükle gitmenin başta her iki taraftaki siviller olmak üzere hiç kimseye bir faydası olmaz.

Bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz, başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin hayata geçirilmesi artık ertelenemez bir ihtiyaçtır. Mesele hakkaniyetli çözülmedikçe sorun devam edecektir. Türkiye; çatışmaların bir an önce durması, son hadiselerle birlikte iyice tırmanan gerilimin düşürülmesi için elinden geleni yapmaya hazırdır. Filistin meselesinin uluslararası hukuka göre çözülerek bölgenin huzur, kalıcı barışa ve istikrara kavuşmasıdır. Adaleti tesis etmede geç kalındıkça maalesef bunun faturasını Filistinliler ve İsrailliler ile birlikte tüm bölgemiz ödüyor. Bölgede gerilimi tırmandıracak, daha fazla kan akmasına yol açacak, sorunları derinleştirecek her türlü adımdan imtina edilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Sükûnetin tekrar tesis edilmesi için başlattığımız diplomatik çabaları yoğunlaştırarak devam ettirmekte kararlıyız.”

1948 yılında ABD-İngiltere ve hatta tüm Batı ülkelerinin desteğiyle kurulmuş olan İsrail Devleti, yavaş yavaş sınırlarını genişletirken, zaman zaman öteki Arap ülkeleriyle de savaşmıştır. Bizim kuşaklar Arap-İsrail savaşlarını iyi hatırlayacaklardır…

Örneğin 5 Haziran 1967'de İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaşa Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de asker ve silah yardımıyla katılmıştır. İsrail'in kesin üstünlüğü ile biten savaşın sonunda Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepelerini ve Filistin'in Gazze Şeridi ile Batı Şeria topraklarını alan İsrail topraklarını dört katına çıkarmıştır.

06-26 Ekim 1973 tarihlerinde bir Arap-İsrail Savaşı daha yaşanmıştır. Yom Kippur Savaşı ve Ramazan Savaşı olarak da adlandırılan bu savaşı kazanan yine İsrail olmuş ve biraz daha toprağa sahip olmuştur.

Aradan geçen 50 yıl içerisinde bu Arap-İsrail ya da Filistin Sorunu çözüme kavuşturulmuş mudur?.. Hayır. Kavuşturulmamıştır, çünkü Birleşmiş Milletler Teşkilatı, almış olduğu kararları dahi uygulamayıp, ABD ne demişse o yapılmıştır. ABD’nin kayıtsız şartsız İsrail’in arkasında durduğuna da yukarıda değişmiştim.

Libya’nın efsane lideri, gerçek bir Türk dostu olan Muammer Kaddafi yıllar önce soruna bir çözüm yolu göstermiş ve önerisini de bir kitapçık halinde ilan etmişti. O diyordu ki; mademki o bölgede bir Müslüman, bir de Yahudi toplumu var ve bu iki halkın birbirleri üzerinde egemenlik kurmaları mümkün değildir; o haldi orta bir Devlet kurmalarıyla sorun çözülebilir. Bu bir anlamda federatif bir çözümdür. Kurulacak Devletin adı da İSRATİN olmalıdır. Yani İsrail’in “İSRA” sı, FİLİSTİN’in de “TİN”i yanyana konularak kurulacak devletin adı saptanabilir…

Kuşkusuz başka çözüm yolları da bulunabilir. Ama mutlaka iki tarafı da memnun edecek bir çözüm olmalıdır. Geçici çözüm yolları tekrar edilirse, bugün yaşayan olayların gelecekte de tekerrür etmesi kaçınılmaz olacaktır.

 


Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Celal necati üçyıldız
(13.10.2023 09:50 - #924)
Tek devlet. O zaman savaş kalmaz. Dünya barış içinde olur. Mars tan Tanrı nın oğlu gelecek. Nasa yı kitleyecek. İşte o zaman dünyaya barış gelecek.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 blossomtips.com