İ S V E Ç -2-
İKİNCİ SEFER
Torunum Özge, üniversite tahsilini İstanbul’da yaptıktan sonra, yüksek lisans ve doktora çalışmaları da yapmayı kafasına koymuş ve bu amaçla İsveç’e gitmişti. Senede bir iki kez Ankara’ya geliyor ve çok kısıtlı zaman süreçleri içerisinde sohbet edebilme olanağını buluyorduk ve ben onun akademik kariyer yolundaki başarılarını dinleyerek onunla gurur ve kıvanç duyuyordum.
Başarılı doktora çalışmalarını tamamlamış, kendisinden emin bir şekilde; “dedeciğim, 23 Mayıs 2014 tarihinde tezimi savunacak ve doktor ünvanını alacağım; sizi bekliyorum” demişti. Kızım Gönül ve damadım Hasan bizden birkaç gün önce gitmişler, oğlum Salih ve eşim Nurten’le birlikte 22 Mayısta, THY uçağı ile Ankara-İstanbul ve Göteborg hava alanına ulaşmıştık. Özge’nin bizim için rezerve ettiği bir taksiyle, iki saate yakın bir yolculuktan sonra, Jönköping kentine gelmiştik. Gönül, Hasan ve Özge bizi evde bekliyorlardı. Bir süre, Özge’nin kiralayarak ikamet ettiği mütevazi ve küçük evinde dinlendikten sonra, Özge Nurten’le beni, evine çok yakın olan Hotel Comfort’a götürmüştü. 4 gece konaklayacağımız bu otelin 321 no.lu odasına yerleşmiş; sonra tekrar eve giderek, kızımla torunumun elleriyle hazırladıkları nefis yemeklerle süslenmiş olan masaya oturmuştuk.
JÖNKÖPİNG
O akşam saatlerinde Özge’nin Ankara, İzmir, İstanbul, Stokholm ve Edinburg’dan gelen arkadaşlarıyla buluşmuştuk. Özge, mutluluktan uçuyordu. Çocukluk arkadaşları, lise ve üniversite sıralarından yakın dostları; anası babası, annneannesi dedesi ve dayısı ile buluşmanın sevincini yudum yudum içiyordu.
Ertesi sabah hepimiz, Jönköping (Yönşöping) International Business Scholl’e giderek, Özge’nin tüm öğrencilik hayatının, en büyük ve önemli sınavına tanık olacaktık.
Özge teziyle ilgili hazırlıklarını bir süre önce bitirmiş ve ilgili hocalara takdim etmiş; ayrıca kitap bütünlüğünde bastırıp, toplantıya katılanlara dağıtmıştı.
Saat 10.00’da başlayıp, 12.30’da tamamlanan sınavda önce Prof. Dr. Lars Westin (İsveç Umea Üniversitesi), uzun bir konuşma yaparak Özge’nin tezini irdeleyip, sorular yöneltmiş, Özge bu soru ve eleştirilere kendinden emin bir şekilde yanıtlar vermişti… Sonra Prof. Dr. Geoffrey J. D. Hewings (ABD İllinois at Urbana-Chambaign Üniversitesi), Doç. Dr. Alessandra Faggian (ABD Ohio Devlet Üniversitesi), Prof. Dr. Börje Johansson (İsveç Jönköping International Business School, Ekonomi Bölüm Başkanı)’dan oluşan jüri üyelerinin de soruları olmuş ve cevaplarını almışlardı. Aynı üniversitenin öğretim üyelerinden Doç. Dr. Johan Klaesson Özge’nin tez hocasıydı ve o da neticeden emin bir şekilde tüm konuşmaları dikkatle izlemişti.
Salonda bizim gruptan başka, üniversitenin genç öğretim üyeleri, asistanlar, yüksek lisans ve doktora talebeleri vardı. Savunmanın tamamlanmasından sonra, jüri üyeleri, ayrılıp bir başka yerde yemek yerlerken, Özge hakkındaki kararı da vermişlerdi. Özgeciğim de grup için Jönköping’in ünlü bir balık restoranında, bir öğle yemeği ziyafeti vermişti.
Yemekten sonra saat 14.30’da bu kez Jönköping International Business School’un ilgili bölümünün salonunda karar açıklanmış, Özge’nin doktorluğu ilan edilmiş ve geleneksel başlığı giydirilmişti. O arada hocaları ve arkadaşları tarafından hediyeler verilen Özge’ye ben de bir buket kutlama çiçeği verirken, kısa bir konuşma yapmak istemiştim. Konuşmamı yapmıştım yapmasına ama son derece duygulanmış olduğum için sevinç gözyaşlarımı tutamamıştım. Bu benim mutluluk gözyaşlarımdı. Zira canım kızımızın kızı, doktor ünvanını almıştı…
O arada üniversitede hocalar için sağlanan olanakları hayranlıkla görmüştüm. Sadece hocalar için değil, öğrenciler için de (maalesef) bizde olmayan olanaklar, gözle görülür haldeydi…
STADPART
O akşam Jönköping’e egemen tepe üzerindeki Stadpark’a gitmiş, buradaki aynı adla tanınan görkemli restoranda gerçek anlamda bir şölene katılmıştık. Buradaki şölene üniversitenin üst düzey yöneticileri, hocalar, Özge’nin arkadaşları ve Jönköping’de yaşayan bazı Türk aileler iştirak etmişlerdi. Esasen restoran, Sema Geçer adlı bir Türk kadını tarafından işletiliyordu. Sema hanımın kardeşi Murat Geçer de kent merkezinde birkaç restoranın patronuydu. Murat Geçer İsveç Beşiktaşlılar Derneğini kurmuştu ve başkanlığını yapıyordu. Eşi Hatice Hanım ise Jönköping Türk Kadınlar Birliğinin başkanıydı. Zaman zaman düzenledikleri sosyal ve kültürel etkinliklere yaklaşık 100 Türk ailenin katılmakta olduğunu söylemişti.
Jönköping, parklar ve göller kentiydi. Zira kent içinde çok sayıda park ve göl bulunuyordu. Stadpark’tan kentin görünümü gerçekten muhteşemdi. 100 km. uzunluğu olan Wattern gölü, kiliseler, eski binalar ve tümüyle Jönköping…
Oğlum salih’le Jönköping Üniversitesinde
GRENNA
Jönköping’e 30 km. uzaktaki Grenna, Wattern gölü kenarında kurulmuş olan şirin bir kentti. Ne yazık ki o gün hava yağışlı ve biraz da soğuktu. Bu nedenle bu güzel kenti gerektiği biçimde gezememiştik. Kentin önemli bir özelliği burada, şekerleme ürünlerinin üretiminin ve turistik bir biçimde satışının yapılmakta oluşuydu. Çeşitli baharatların da karıştırılarak üretildiği şekerler beğeniliyor ve özellikle turistler tarafından satın alınıyordu.
Hava muhalefeti olmasaydı, Wattern gölündeki en büyük ada olan Visingso adasına da gitmeyi tasarlamıştık ama bu düşüncemizi gerçekleştirememiştik. Ama Rosariuma (gül parkına) giderek birbirinden güzel gül ağaçlarını görmüş, açan gülleri koklamıştık.
Jönköping halkı güneş güzel yüzünü gösterdiğinde soyunup dökülüyor, güneşleniyordu. Bunu o kadar açık bir biçimde yapıyorlardı ki, bazı evlerin teraslarında, balkonlarında da bikini mayolarla sereserpe uzanıyorlardı… Zaten çarşıda, pazarda, sokakta, hatta okuldaki kızlar çok kısa şortlarla dolaşıyorlardı.
Jönköping’dan ayrılırken, Özge’mizden bir kez daha ayrı kalacak olmanın hüznünü yaşamaya başlamıştık. Özge, Ankaralı arkadaşı Derya ile başkent Stokholm’e giderken, biz de otobüsle Göteborg’a gitmiş; oradan da İstanbul üzerinden Ankara’ya uçmuştuk.