İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Köşe Yazarı
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
 

ÂŞIK VEYSEL’İ ANARKEN

BAŞKENTTEN SELAM   52. Ölüm Yıldönümünde ÂŞIK VEYSEL’İ ANARKEN Dede Korkud’dan bu yana, Milletimizin bünyesinden çok sayıda âşık çıkmış, bunlar deyişleriyle, sazları ve sözleriyle geleneği yaşatırlarken, çok önemli ve büyük fonksiyonlar icra etmişlerdir. Bunlardan birisi de Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan Köyü’nde 1894 yılında dünyaya gelen,  görmeyen gözleriyle Anadolu’yu adım adım dolaşarak, halkımızı irşad eden Veysel Şatıroğlu’dur. Veysel 1967 yılında, Araştırmacı, Yazar, Öğretmen İbrahim Aslanoğlu’na hayat hikayesini anlatırken şu sözlere yer vermiştir: “… Babamın adı Ahmet Şatıroğlu. Efendim Şatıroğlu çok. Malatya, Trabzon, Konya’da da var. Benim düşünceme göre onlar Türkistan’dan gelmişler. Babam çiftçi idi. Küçük yaşta yetim kalmış. Onun bunun kapısında çobanlık, hizmetkarlık etmiş. Sonraları çift çubuk, ev bark sahibi olmuş. Dedem Ali de çiftçi imiş. Ali’nin babası İbrahim de. Gerisini bilmiyorum. Anam tarafına Keçegil derler. Adı Gülizar’dır. Şimdiki gibi defterlere yazmamışlar ki… …Doğumum de bir garip. Alnımın kara yazısı o günden başlamış gibi bir şey. Anamın anlattığına göre, eski hesap eylülün sonuna doğru yahut ekimin başlarında. Güz mevsimi olduğu belli. Anam koyundan gelirken beni yolda doğurmuş. Kadınlar toplanmış, çarşaf ve önlüklerine sarıp eve getirmişler…” Veysel yedi yaşına kadar sağlıklı bir çocuk olarak büyümüş. Köydeki öteki çocuklar gibi sağlıklı bir şekilde koşmuş, oynamış. Ama o yıl Sivas’ı amansız bir çiçek hastalığı sarmış. Önceleri Veysel’in gözüne bir perde inmiş sonra da göz akıp gitmiş…             İki gözünün birden kör olması Veysel’i yıkmış, ama gönül gözü açıktır ve kendisine yepyeni bir hayat kurabilmesi mümkün olmuştur.             Babası bir saz alır Veysel’e… Veysel önceleri sazın tellerini tıngırdatır, sonra babasının arkadaşı Çamşıhlı Ali Ağa’dan aldığı derslerle, sazına düzen vermeyi öğrenir. Giderek Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Kemter Baba, Veli, Visali, Kul Abdal, Şahan Ağa ve Sıdık gibi ozanların deyişlerini ezberler ve sazı eşliğinde okumaya başlar…             1919 yılında Esma hanımla evlenir. Tam mutlu olmaya başlar iken anasını ve babasını kaybetmesi, hayatını bir kez daha karartır. O arada bir kızı dünyaya gelmiştir ama karısı Esma da bir yanaşma ile kaçıp gitmiştir… Daha sonra maalesef minik çocuğu da iki yaşında iken ölmüştür.             Veysel Gülizar hanımla ikinci evliliğini yapmış ve bu evlilikten tam 7 çocuk dünyaya gelmiştir. Bunlardan birisi ölmüş, 4’ü kız olan 6 çocuğu yaşamlarını sürdürmekte, bunlardan da 18 torunu bulunmaktadır.             1931 yılında Sivas’ta düzenlenen Âşıklar Bayramı, Veysel’in Edebiyat dünyamızca tanınmasına vesile olmuştur. O şölene sazıyla sözüyle iştirak eden Veysel, daha sonra zamanın kültür ve eğitim ustalarından Bürokrat-Şair-Eğitimci Ahmet Kutsi Tecer vasıtasıyle, Anadolu’yu adım adım dolaşabilme olanağı bulmuştur. Atatürk’ü de, onun ilke ve inkılâplarını da çok iyi özümsemiş olan Veysel, bu duygularını dizeler halinde, halkla paylaşmıştır.   Vatan sevgisini içten duyanlar Sıtkı ile çalışır benimseyerek Milletine ulusuna uyanlar Demez neme lazım neyime gerek Her ferdin hakkı var bizimdir vatan Babamız dedemiz döktüler al kan Hudut boylarında can verip yatan Saygıyla anarız şehit diyerek   Vatan aşkı ile çalışan kafa Muhakkak erişir öndeki safa Tesir nüfuz olur her bir tarafa Herkes onu büyük tanır severek             Olmak istiyorsan dünyada mesut Hakka halka yarayacak bir iş tut Çalıştır oğlunu kızını okut İnsan olmak için okumak gerek             Vatan bizim ülke bizim el bizim Emin ol ki her çalışan kol bizim Ay yıldızlı bayrak bizim mal bizim Söyle Veysel öğünerek överek   Diyen Âşık, yıllarca Milletimizin birlik ve beraberlik içinde yaşamasını arzu eden dizeler yazıp, sazıyla seslendirirken, sekiz dörtlükten oluşan bir deyişinde şu dizelere de yer vermiştir:                           “İlim kültür deryasına dalalım                         Çevremize bakıp ibret alalım                         Kendi yaramıza derman bulalım                         Hepimiz bu Yurdun evlatlarıyız.                                                 Kitaplar yazılmış nasihat dolu                         Birlikle güçlenir gençliğin kolu                         Gençliğe emanet Atatürk yolu                         Hepimiz bu Yurdun evlatlarıyız…”             Veysel, değişik şiirlerinin içerisinde oluşturduğu şu dizelerle, Milletimizin birlik ve beraberlik içerisinde yaşamaları gerektiğini ne güzel vurgulamıştır:                           “Kürt’ü, Türk’ü ve Çerkez’i                         Hep Âdem’in oğlu kızı                         Beraberce şehit gazi                         Yanlış var mı ve neresi?”                              “Kur’an’a bak, İncil’e bak                         Dört kitabın dördü de hak                         Hakir görüp ırk ayırmak                         Hakikatte yüz karası”                                                                 “Yezit nedir, ne kızılbaş                         Değil miyiz hep bir kardaş                         Bizi yakar bizim ateş                         Söndürmektir tek çaresi”               Âşık Veysel’in okuduğu kimi türkülerin, anlam yüklü olması, bu türkülerin değişik tarzda bestelenip, ünlü ses sanatçılarının bunları seslendirmeleri, o türküleri, adeta klasikleştirmiştir. Örneğin;                         Dost dost diye nicesine sarıldım                         Benim sadık yârim kara topraktır                         Beyhude dolandım boşa yoruldum                         Benim sadık yârim kara topraktır Dizeleriyle başlayan ve onbir dörtlükten oluşan şiir, klasikleşen deyişlerinden biridir. Bir başka klasikleşen deyişi de;   Ben giderim adım kalır Dostlar beni hatırlasın.. Düğün olur bayram gelir Dostlar beni hatırlasın..   Can kafeste durmaz uçar Dünya bir han konan göçer Ay dolanır yıllar geçer Dostlar beni hatırlasın..   Can bedenden ayrılacak Tütmez baca yanmaz ocak Selam olsun kucak kucak Dostlar beni hatırlasın..   Ne gelsemdi ne giderdim Günden güne arttı derdim Garip kalır yerim yurdum Dostlar beni hatırlasın..   Açar solar türlü çiçek Kimler gülmüş kim gülecek Murad yalan ölüm gerçek Dostlar beni hatırlasın..   Gün ikindi akşam olur Gör ki başa neler gelir Veysel gider adı kalır Dostlar beni hatırlasın. Âşık Veysel Ev Müzesi’nde… Dizeleriyle başlayıp altı dörtlükten oluşan deyişidir… Benzeri çok sayıdaki deyişleriyle Veysel, halkımızın gönlünde yaşayan bir büyük ozan ve en önemlisi de gözleriyle değil kalbiyle gören, kulaklarıyla değil, yüreğiyle duyan ve düşünen büyük bir insandır. Bu nedenledir ki, onu her yıl hatırlıyor, anıyor ve kalplerimizde yaşatıyoruz.             54 yıl önce 21 Mart 1927 tarihinde vefat eden ozanımız, Sivas’ın Sivrialan Köyüne defnedildi. Sonraki yıllarda onun doğduğu ve yaşadığı ev, Devletimiz tarafından müze haline getirildi. Bundan on yıl önce bir vesileyle Sivas’a gittiğim zaman, Sivas İl Kültür Müdürlüğünün düzenlediği bir programla, Şarkışla’ya, oradan da Sivrialan’a giderek müzeyi gezdik. Bu yazıya eklediğim fotoğraf müzenin içerisinde idi ve oraya gelen herkes, benim gibi, Veysel’in yanına oturup, bu görüntüyü kaydetmişti…  
Ekleme Tarihi: 25 Mart 2025 - Salı

ÂŞIK VEYSEL’İ ANARKEN

BAŞKENTTEN SELAM

 

52. Ölüm Yıldönümünde

ÂŞIK VEYSEL’İ ANARKEN

Dede Korkud’dan bu yana, Milletimizin bünyesinden çok sayıda âşık çıkmış, bunlar deyişleriyle, sazları ve sözleriyle geleneği yaşatırlarken, çok önemli ve büyük fonksiyonlar icra etmişlerdir. Bunlardan birisi de Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan Köyü’nde 1894 yılında dünyaya gelen,  görmeyen gözleriyle Anadolu’yu adım adım dolaşarak, halkımızı irşad eden Veysel Şatıroğlu’dur. Veysel 1967 yılında, Araştırmacı, Yazar, Öğretmen İbrahim Aslanoğlu’na hayat hikayesini anlatırken şu sözlere yer vermiştir:

“… Babamın adı Ahmet Şatıroğlu. Efendim Şatıroğlu çok. Malatya, Trabzon, Konya’da da var. Benim düşünceme göre onlar Türkistan’dan gelmişler. Babam çiftçi idi. Küçük yaşta yetim kalmış. Onun bunun kapısında çobanlık, hizmetkarlık etmiş. Sonraları çift çubuk, ev bark sahibi olmuş. Dedem Ali de çiftçi imiş. Ali’nin babası İbrahim de. Gerisini bilmiyorum. Anam tarafına Keçegil derler. Adı Gülizar’dır. Şimdiki gibi defterlere yazmamışlar ki…

…Doğumum de bir garip. Alnımın kara yazısı o günden başlamış gibi bir şey. Anamın anlattığına göre, eski hesap eylülün sonuna doğru yahut ekimin başlarında. Güz mevsimi olduğu belli. Anam koyundan gelirken beni yolda doğurmuş. Kadınlar toplanmış, çarşaf ve önlüklerine sarıp eve getirmişler…”

Veysel yedi yaşına kadar sağlıklı bir çocuk olarak büyümüş. Köydeki öteki çocuklar gibi sağlıklı bir şekilde koşmuş, oynamış. Ama o yıl Sivas’ı amansız bir çiçek hastalığı sarmış. Önceleri Veysel’in gözüne bir perde inmiş sonra da göz akıp gitmiş…

            İki gözünün birden kör olması Veysel’i yıkmış, ama gönül gözü açıktır ve kendisine yepyeni bir hayat kurabilmesi mümkün olmuştur.

            Babası bir saz alır Veysel’e… Veysel önceleri sazın tellerini tıngırdatır, sonra babasının arkadaşı Çamşıhlı Ali Ağa’dan aldığı derslerle, sazına düzen vermeyi öğrenir. Giderek Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Kemter Baba, Veli, Visali, Kul Abdal, Şahan Ağa ve Sıdık gibi ozanların deyişlerini ezberler ve sazı eşliğinde okumaya başlar…

            1919 yılında Esma hanımla evlenir. Tam mutlu olmaya başlar iken anasını ve babasını kaybetmesi, hayatını bir kez daha karartır. O arada bir kızı dünyaya gelmiştir ama karısı Esma da bir yanaşma ile kaçıp gitmiştir… Daha sonra maalesef minik çocuğu da iki yaşında iken ölmüştür.

            Veysel Gülizar hanımla ikinci evliliğini yapmış ve bu evlilikten tam 7 çocuk dünyaya gelmiştir. Bunlardan birisi ölmüş, 4’ü kız olan 6 çocuğu yaşamlarını sürdürmekte, bunlardan da 18 torunu bulunmaktadır.

            1931 yılında Sivas’ta düzenlenen Âşıklar Bayramı, Veysel’in Edebiyat dünyamızca tanınmasına vesile olmuştur. O şölene sazıyla sözüyle iştirak eden Veysel, daha sonra zamanın kültür ve eğitim ustalarından Bürokrat-Şair-Eğitimci Ahmet Kutsi Tecer vasıtasıyle, Anadolu’yu adım adım dolaşabilme olanağı bulmuştur. Atatürk’ü de, onun ilke ve inkılâplarını da çok iyi özümsemiş olan Veysel, bu duygularını dizeler halinde, halkla paylaşmıştır.

 

Vatan sevgisini içten duyanlar
Sıtkı ile çalışır benimseyerek
Milletine ulusuna uyanlar
Demez neme lazım neyime gerek

Her ferdin hakkı var bizimdir vatan
Babamız dedemiz döktüler al kan
Hudut boylarında can verip yatan
Saygıyla anarız şehit diyerek

 

Vatan aşkı ile çalışan kafa
Muhakkak erişir öndeki safa
Tesir nüfuz olur her bir tarafa
Herkes onu büyük tanır severek

           

Olmak istiyorsan dünyada mesut
Hakka halka yarayacak bir iş tut
Çalıştır oğlunu kızını okut
İnsan olmak için okumak gerek

           

Vatan bizim ülke bizim el bizim
Emin ol ki her çalışan kol bizim
Ay yıldızlı bayrak bizim mal bizim
Söyle Veysel öğünerek överek

 

Diyen Âşık, yıllarca Milletimizin birlik ve beraberlik içinde yaşamasını arzu eden dizeler yazıp, sazıyla seslendirirken, sekiz dörtlükten oluşan bir deyişinde şu dizelere de yer vermiştir:

 

                        “İlim kültür deryasına dalalım

                        Çevremize bakıp ibret alalım

                        Kendi yaramıza derman bulalım

                        Hepimiz bu Yurdun evlatlarıyız.

                       

                        Kitaplar yazılmış nasihat dolu

                        Birlikle güçlenir gençliğin kolu

                        Gençliğe emanet Atatürk yolu

                        Hepimiz bu Yurdun evlatlarıyız…”

            Veysel, değişik şiirlerinin içerisinde oluşturduğu şu dizelerle, Milletimizin birlik ve beraberlik içerisinde yaşamaları gerektiğini ne güzel vurgulamıştır:

 

                        “Kürt’ü, Türk’ü ve Çerkez’i

                        Hep Âdem’in oğlu kızı

                        Beraberce şehit gazi

                        Yanlış var mı ve neresi?”

    

                        “Kur’an’a bak, İncil’e bak

                        Dört kitabın dördü de hak

                        Hakir görüp ırk ayırmak

                        Hakikatte yüz karası”

                                       

                        “Yezit nedir, ne kızılbaş

                        Değil miyiz hep bir kardaş

                        Bizi yakar bizim ateş

                        Söndürmektir tek çaresi”

 

            Âşık Veysel’in okuduğu kimi türkülerin, anlam yüklü olması, bu türkülerin değişik tarzda bestelenip, ünlü ses sanatçılarının bunları seslendirmeleri, o türküleri, adeta klasikleştirmiştir. Örneğin;

                        Dost dost diye nicesine sarıldım

                        Benim sadık yârim kara topraktır

                        Beyhude dolandım boşa yoruldum

                        Benim sadık yârim kara topraktır

Dizeleriyle başlayan ve onbir dörtlükten oluşan şiir, klasikleşen deyişlerinden biridir. Bir başka klasikleşen deyişi de;

 

Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın..
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın..

 

Can kafeste durmaz uçar
Dünya bir han konan göçer
Ay dolanır yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın..

 

Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın..

 

Ne gelsemdi ne giderdim
Günden güne arttı derdim
Garip kalır yerim yurdum
Dostlar beni hatırlasın..

 

Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murad yalan ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın..

 

Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın.

Âşık Veysel Ev Müzesi’nde…

Dizeleriyle başlayıp altı dörtlükten oluşan deyişidir… Benzeri çok sayıdaki deyişleriyle Veysel, halkımızın gönlünde yaşayan bir büyük ozan ve en önemlisi de gözleriyle değil kalbiyle gören, kulaklarıyla değil, yüreğiyle duyan ve düşünen büyük bir insandır. Bu nedenledir ki, onu her yıl hatırlıyor, anıyor ve kalplerimizde yaşatıyoruz.

            54 yıl önce 21 Mart 1927 tarihinde vefat eden ozanımız, Sivas’ın Sivrialan Köyüne defnedildi. Sonraki yıllarda onun doğduğu ve yaşadığı ev, Devletimiz tarafından müze haline getirildi. Bundan on yıl önce bir vesileyle Sivas’a gittiğim zaman, Sivas İl Kültür Müdürlüğünün düzenlediği bir programla, Şarkışla’ya, oradan da Sivrialan’a giderek müzeyi gezdik. Bu yazıya eklediğim fotoğraf müzenin içerisinde idi ve oraya gelen herkes, benim gibi, Veysel’in yanına oturup, bu görüntüyü kaydetmişti…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Lerzan Özgenç
(25.03.2025 15:51 - #1938)
Değerli yazarımıza teşekkürler ediyorum. Aşık Veysel ancak bu kadar güzel anlatılırdı. Şiirleriyle de hala içimizde yaşıyor nurlarda uyuyordur... İyi çalışmalar kolay gelsin saygılar selamlar..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
https://jazziraes.com/ https://bramblesva.com/ https://seattledogresort.com/ https://bestlifecoachcollective.com/