TATİL ADINA-1
Kurban bayramı ve sonrasında kısa bir tatil olarak, hem sıla-i rahim hem de biraz nefeslenmek için bir süreliğine memleketin, Silifke’mizin havasını teneffüs etmek nasip oldu. Sıla-i rahim ve bayram olarak çok güzeldi. Sonrasında tatil amaçlı bir kaç günlüğüne Susanoğlu tarafında biraz zaman geçirip, kum deniz güneş diyebilmek için keyf eyledik. Eş dost akraba ziyaretleri de dahil kısa zamana çok şey sığdırmaya gayret ettik hâlimizle her memlekete gelişimizde olduğu gibi sayılı günler hemen geçti gitti, yetmedi maalesef. Bayram faslını bir tarafa koyarsak, özellikle turizm adına birkaç gözlemi, dışardan bir göz olarak aktarmak amacıyla yazıyorum...
Bu sene son birkaç yıldır olduğu gibi, mevsimlerin biraz kaymasından kaynaklı olsa gerek öyle eski temmuz sıcağı yoktu memlekette. Güzelim Akdeniz’de biraz Karadeniz’e özenmiş olsa gerek, belki de dolunay zamanına denk gelişinden sebep, deniz biraz daha dalgalıydı. Dalgalar rahatsız edici boyutta olmasa da, özellikle sabahtan o çarşaf gibi haline hasret kalmadık değil. Öte yandan mavi bayraklı plajımıza rağmen dalgalar ile birlikte kıyıya, kumsala yakın yerdeki naylon kırıntıları oldukça rahatsızlık verici boyutlarda. Herhalde Kıbrıs’tan almadıklarına veya geçen gemilerden dökülmediğine göre, bu pisliği yeterde artar, ne kadar temiz bir millet oluşumuza. Nerede kaldı temizlik, nerede mavi bayraklı sahilimiz, nerede ahlak, nerede yörüklüğe dair kelamlar.
Özellikle böylesi yoğun zamanlarda birkaç zabıta görevlisi veya STK’lardan gönüllüler hem tatil yapıp, hem de insanları çerini çöpünü kuma, kumsala bırakıp gitmeme konusunda uyarıp, farkındalık ortaya koyabilirler ve zamanla eğitimle ve biraz da cezayla düzeltilebilir bir olumsuzluk gibi geldi.
Memleket için düşününce bir süredir de dışarda olmanın verdiği güvenle ister istemez gördüğümüz eksiklikleri dile getireceğiz. Çünkü zaten doğal ve tarihi olsun, ürünler olsun güzellikleri oldukça fazla ve bilen dahi bilmeyen üç aşağı beş yukarı duymuştur, dahası bu güzellikleri yaşadıkça insan farkına varıyor.
Günümüz şartlarında hayat pahalılığını bir tarafa koyarsak, yemek başlı başına, dur durak bilmeyen bir ihtiyaç. Hal böyleyken, şu pahalılıkta, herşey dahil bir tatile güç yetmiyorsa mecburen yemek işini çözmek, birkaç günlük tatilin ana etmeni. Hadi sabah kahvaltısını kaldığınız yerde veya uyguna ki bir sıkma 20-25 liradan aşağı değil, çözdük ve biraz geç yaparak da öğünü ikiye düşürdük desek bitmiyor maalesef. Geriye kalan bir öğün ve yanına bir iki atıştırmalık ile çözüm elzemdir. Atıştırmalığı da diyelim ki marketten alınan meyve vs ile çözerseniz, en babasından bir öğün kalıyor. Bir iki gün olsa tamam hallolur bir şekilde ama daha uzun soluklu bir tatil olduğu vakit insan ister istemez farklı, yöreye ait tatlar istiyor. Bir iki TANTUNİ ama nereye kadar, hadi bir iki de lahmacundur, kebaptır derken iyi hoş güzel. Fakat nereye kadar, özellikle Silifke’ye özgü yemeklerimiz hiç mi yok, o güzelim düğün yemeklerimizden tutunda kısır ve batırık ve dahi nice çeşidimiz yalan olmuş ve her yer tantuni, her lokanta birkaç et çeşitlerinden başka yemek yapmıyor. Hatta dahası ki günümüzde genç kuşaklar hamburgerdir, şudur budura da özenirken neden böylesi alternatifler daha yaygın değildir. Hep tantuni, hep tantuni, hele işin içine biraz maliyet de girince, tavuk tavuk ki biraz daha olsa gıdaklamamak elde değil.
Yine yemek konusunda bir başka hususta deniz ürünleri eksikliği. Her tarafı deniz ve akarsu iken, şöyle güzel güzel balık lokantaları niye yok. Deniz kenarında insan tazecik bir balık veya karidesinden, midyesine dek emvai çeşit deniz ürünleri ile hem gönlü, hem de gözü ve karnı doysa neyi eksik Akdeniz’in, Karadeniz’den. Hadi tamam yazın balık sezonu değil ama hiç değilse balık ekmek tezgahları daha çok olsa, daha güzel olmaz mı? Özellikle yemek konusunda dile getirdiklerim daha çok Susanoğlu tarafına olsa da, Silifke merkez ve dahi diğer bilindik yerler için durum çok farklı olmasa gerek..
Tarihi ve ören yerleri, gezilip görülecek yerlerin cenneti iken oralara ulaşım ve uyguna turları, içme suyu sorunu, yoğurt, çilek, yöresel ürün sunumu eksikliği, trafik sorunu gibi birkaç gözlediğim hususları da gelecek sefere diyerek, sıkmamak adına şimdilik konuyu burada yarıda kesiyorum.
Birçok açıdan bir turizm cenneti olacak memleketimiz maalesef bir sürü eksiklik ile Antalya ve diğer turistik illere, yerlere göre çok ama çok geride olduğumuz aşikar. İngilizce olarak Mersin’i ve dahi bizim oraları tanımlarken, NEAR ANTALYA demeye uzun zaman, birkaç nesil daha devam edeceğe benziyoruz sanıyorum. Hoşça, dostça, duayla, doğayla ve en önemlisi de sağlıkla kalın.
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI