YATIRIM
Ömrümüz kendimizi geliştirmek ile geçmekte. Bebeklikten itibaren ölene kadar öğrenmekle meşgulüz. Öğrendikçe etrafımızı algımız gelişiyor, büyüdükçe değiştirme geliştirme heveslerine kapılıyoruz. Fıtratımız böyle. “İki günü eşit olan zarardadır” düsturu beynimize işlemiş.
Yaşadığımız coğrafyadan daha fazla faydalanmak için, sosyal ortamı geliştirmek için çabalar dururuz. Daha çok kazanç kimi mutlu etmez ki. Dönemin ekonomik gerçekleri bizi daha çok çalışmaya ve düşünmeye sevk ediyor.
Bugünlerde de çok hareketli bir finans piyasası yaşıyoruz. Yaşanan gerçeklikleri normal ekonomi bilimi ile açıklamak mümkün değil. Piyasalara art niyetli, bozucu müdahaleler sanki üstü örtülü bir savaşı yaşatıyor. Ekonomik olarak ilerisini görmek sisli hava gibi olunca yatırım konusu gündemden düşmüyor.
İnsanın kendini geliştirme, üretme hevesi daha çok kazanma içgüdüsü bazen hırs boyutuna ulaşmakta. Özellikle riske girmeden yorulmadan paradan para kazanma alışkanlığı ticari ahlakı yok etmiş. Likit değerler üzerinden ya da daha açık bir ifadeyle döviz almayı, altın hesabı açmayı ya da vadeli hesaba para yatırmayı yatım olarak beyinlerimize işleyen sömürü mantığı üretim yapan gerçek yatırımcı insanlarımızı hep yormuştur.
Devletimizin gençlerin eğitimine yönelik planlamaları en önemli yatırımdır. Güvenliğimiz için yenilikler peşinde koşması yatırımdır. Sağlığımız için, ulaşım ve haberleşme için para harcanması yatırımdır. Bunlara benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.
İş insanlarının veya müteşebbislerin geleceğin ekonomik gelişmelerini öngörerek üretime yönelik işler planlaması da özel sektör yatırımlarını oluşturur. Liberal ekonomi dediğimiz özel sektörün yatırımlarının serbestçe gerçekleşmesi ile devletin düzenleme ve kontrol mekanizmalarıyla kalkınma, büyüme ve refaha ulaşılacağına inanılıyor.
Bulaşıcı hastalık sürecinde ekonomi ve üretimin önemi daha net anlaşılmıştır. Koskoca dünya bir virüsle mücadele ederken bile yatırım ve ekonomiye ihtiyaç duyulmuştur. Ülkelerin tıp, genetik, biyoloji ve kimya alanlarındaki yatırımlarının, işgücü birikimlerinin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Yatırım yapmak için ise ilk önce müteşebbis ve işgücü seviyesi ve ardından sermaye birikimi gerekmektedir. İnsan kaynağında sıkıntı yaşamıyoruz. Biz ülke olarak sermaye birikimini ya da tasarruf imkanımızı arttırdığımız ölçüde dengeli ekonomi ve yatırım ortamı yaratabiliriz. Yoksa el atına binenin tez indiği gibi daha çok yaya gideriz gibi geliyor.