ÇADIR YIKIMI
Kıldan yapma kara çadır, konar-göçer Yörüklerin olmazsa olmazıydı, şimdilerde bu kültürden uzaklaşılmış, kara çadırın yerini, branda vb malzemeler almış, konargöçer, Yörük hatta köylü, çiftçi, kırsal nüfus pek kalmamış, 1960’larda başlayan 70-80’lerden sonra hızla artmış olan şehre göç akımına yenilmiş olsalar da… Dahası Yörük yazarken dahi Word belgesi yazım hatası diyerek bize uyarı veriyor. Çadır yıkımı oldu velhasıl-ı kelam, tek tük de olsa bu kültürü yaşatmaya çalışan, aç kalmaya ve tüm rezilliğine katlanan, çiftçisin, köylüsün, çobansın vs diyerek hor görülmeye rağmen, halen böylesi yaşamlara mecbur olanlar var, sağ olsunlar.
Çiftçi, köylü, çoban, kır kökenli diyerek horlanma, maalesef günümüz insanını, modern dünyanın çifte standardının, sınıfsal ayrımın bir parçası. Şöyle ki, köydeki çobanın oyu ile benim oyum aynı olur mu diye düşünen ve bunu iyi bir şeymiş gibi çıkıp, milyonların önünde söyleyen, sözde magazin sevdalıları ile dolu ortalık. Halbuki, o çiftçi, köylü, çoban vs diye horladıkları insanlar olmasa, çok değil şöyle 3-5 gün grev yapıyorum, çalışmıyorum dese, ülke, millet aç kalır, aç. Ama kimse bunun farkında değil. Sözde okumuş etmiş, aydın kesimde dahil çok insan gıda fiyatları denildi mi, çiftçi, köylü cahil, tembel vs diyerek, hemen çiftçiye, köylüye saldırır oldu. İşin gerçeğinin hiç kimse farkında değil veya farkına varmak istemiyor, en basitinden ata tohumu diyerek dert yanan nice insan var, sağ olsunlar, böyle olması da güzel bir şey hiç yoktan, onlarda her ortamda bilerek veya bilmeden köylüye, çiftçiye bahane bulur. Fakat yırtındıkları, peşinde koştukları tohumları, koruyan, çoğalmasını değilse dahi yok olmamasını sağlayan, bu günlere getirenler, yine beğenmedikleri çiftçiler, köylüler…
Çiftçi, köylü, çoban ve kısacası kırsal kesim, tarım ülkesi olarak adledilen ülkemizin, yıllardır işleyen, ışıldayan, üreten yegane kesimi, üretimleri daim, kazançları bol ve bereketli olsun. Fakat tohum, makine ve yakıt, ulusal ve uluslararası tarım sisteminin ayrılmaz bir parçası olan, gübre, kimyasal ilaç, sera için naylon, hazır fide yanında hayvancılık için yem gibi daha nice girdiler, ekonomik darboğazın da etkisiyle, öyle bir arttı ki, zaten mevcut sistemde kazancı sıfıra yakın olan çiftçi, köylü, hayvan üreticisi, çoban sistemin çarkları içinde eziliyor da eziliyor. Dolaysıyla hemen hemen hepsi halinden şikayetçi, mecbur olduğu için devam etmeye çabalıyor, en küçük bir imkanı olan, fırsatını bulan kaçtı ve kaçmanın derdinde. Haliyle, çadır yıkıp, kaçan gidenlerin hattı hesabı yok.
Toprak da gidiyor
Toprak, tarımda ve hayvancılıkta olmazsa olmaz, önemli bir unsur. Bir şekilde fırsatını bulup, şehre kaçanların yanında, miras yoluyla intikalden, tapulu olmayıp, hakları vs.nin yetersizliğinden, imar geçmesi yada geçecek olması, başkaca proje varlığından gibi sebeplerle değerlenen topraklar vesilesiyle insanlar haklı olarak satmanın derdindedir. Dahası işlese ne olsun, ürettiği ürün para etmedikten, emeğini karşılamaktan uzakken, hiç yoksa hazır sıcak para geliyor diyerek, gider bir ev, arsa alırım daha iyi değerlenir düşüncesiyle satan satana. Velhasıl toprakta çadır yıkımı derdinde, istese de istemese de…
Çadır yıkımı
O kadar çadır yıkımı, çadır yıkımı diyoruz ya, nedir bu çadır yıkımı diyenlerinde içini ferahlatalım. Yörüklerin, konar-göçerlerin yaşlılarının artık iş yapamaz kadar yaşlanması, gençlerin ve çocuklarında başka işlere yönelmesi veya hayvancılığı, davarcılığı yapmak istememesi durumlarında, keçiyi, koyunu, eşeği, atı, köpeği dahil hayvanları bir bütün olarak, tümden satması sonrasında, hayvancılık ile dağlarda bir işi kalmaması nedeniyle, kara çadırı da yıkıp, göçü vs her şeyi yükleyip, dama, köye, şehre göçüp gelmesidir, çadır yıkımı. Benzer durumlardan geçen bizim de çadır yıkımı satışımız olmuştu, keçi, oğlak ne varsa bütün hayvanları ucuza, öldüm pahasına satarak 2006 yılında, hayvancılığı bırakmıştık. Sonraları rahmetli babamın ince ince, üzgün kırgın sesiyle, “bizim hayırsız evlatlar bakıp etmedi, ilgilenmediler, öldüm pahasına verdik güzelim hayvanları, dahası bir sermaye çarçur oldu gitti” diye hayıflanması, halen kulaklarımda çınlar. Hazır ölüm yıl dönümü iken; mekanı cennet olsun, Allah’ım gani gani rahmetler eylesin duası ve temennisiyle babamı da yad etmiş olalım. Cümle geçmişlerimizin mekanları cennet olsun…
Uzun lafın kısası, zorluklar devam eder, tüm zorluklarla birlikte fırsatını bulan çadır yıkımı kaçar. Hal böyleyken zaten az olan üretim faaliyetlerimiz, gittikçe daha azalır. Bunun önüne geçmenin, azalışa bir dur demenin vakti geldi de geçiyor. Sonra giden topraklar ile birlikte, kaybolan işgücü ve deneyimin derdine düşer, ahlar vahlar eşliğinde çok üzülürüz ama umarım durum bu haddeye gelmeden, olayın farkına varır, vatandaş, millet, STK’lar, vakıflar, dernekler, kooperatifler ve devlet olarak düzgün, tabana inen tarım ve hayvancılık politikaları ile birlikte bu kötü gidişe dur der, tarımın ve hayvancılığın gelişmesi, ilerlemesi için topyekün bir mücadeleye gireriz, temennisi ve duasıyla, hoşça, dostça, sağlıcakla, duayla ve doğayla kalın…
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
KARAyolcu Orman Mühendisi