Çorap Söküğü
İŞARETLERİN DİLİ
Gülmece yazarı Aziz Nesin, “Beklenen Kişi” adlı öyküsüne başlamadan önce okuyucuyu uyarır:
“Ad ada benzer, yer yere benzer, er ere benzer, kişi kişiye, dişi dişiye benzer; masal söyleriz, kimse alınmaya! Dilimiz sürçer, adınız geçer, kimse darılmaya!”
Ben de öyle diyorum.
Bir varmış, bir daha varmış…
Ufuksuz yeryüzünün açları toklardan çok, düşünenleri konuşanlardan az ülkesinde, “Âdemoğlu” bir gün VİRGÜL’ü kaybetmiş:
“Kılıçdar istifa!”
Virgül kaybedilince sıralı cümleler kurulamaz olmuş: “Değişim!”
**
Gel zaman git zaman ÜNLEM işareti yitip gitmiş, “Özel” ihtiras kabarmış.
“Kaybeden takımda santrafor olacağıma şampiyon takımda her mevkiye talibim!”
**
Bir zaman sonra İKİ NOKTA da göçmüş. Ne evren, ne dünya, ne konu komşu, ne de oturulan apartmana aldırış edilmez olmuş.
“Şartlar yürü derse yürürüm. Dur derse dururum!”
**
İşaretler birer ikişer savrulup giderken “Tunç” bilekli âdem evladının elinde yalnızca TIRNAK İŞARETİ kalmış. Kendisine ait olan düşüncesini unutmuş. Artık başkalarının fikirlerini, düşüncelerini ve yolunu tekrarlamaya başlamış:
“Bir Japon atasözünde söylendiği gibi: Zafer değil yenilgi öğretir!”
**
En sonunda sıra NOKTA’ya gelmiş:
“Çare Sarıgül!”
Bitirirken…
Sahi kuzum, az kaldı unutuyordum. Ufuksuz yeryüzünün açları toklardan çok, düşünenleri konuşanlardan az ülkesinde, vaktizamanında bir politikacı parlamentodaki konuşmasını kayda geçen şu sözlerle bitirmişti:
“(...) Oraya üç tane nokta koyuyorum.”
Demek ki ara sıra üç nokta koymak şart!
Ben de kırk satırlık yazımın sonuna “üç tane” nokta koyuyorum.
…