Necdet CANARAN
Köşe Yazarı
Necdet CANARAN
 

Hazan ağlar baharımda

Çorap Söküğü   Hazan ağlar baharımda Geçenlerde… Yine, yeniden mesaideydim. Yine, yeniden balkondan göğe merdiven dayamış, “camsil” püskürttüğüm yıldızların tozunu alıyordum ki telefonum zırladı. Hiç acele etmedim, ağır ağır indim ağır ağır çıktığım merdivenleri.   * Telefon ekranında “Bilinmeyen numara” yazıyordu, saydırdım arayana, açmadım. Hazır merdivenleri inmişken, sert esen rüzgâra karşı duvar kenarında siper almış sehpada, “camsil” temizleyicinin solunda mevzi tutmuş, okkalı, içinde sarışın ateş suyu dolu bardaktan bir fırt çektim, bir fırt zira acelem yok, ağır ağır... Yol uzun, yıldızlar ırak.   * Nasıl anlatsam... Vakit, caddeden Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in sarışın otobüsünün ağır ağır geçtiği vakitti… Vakit, yakıt takviyesi yapmış otobüs gibi sefer yaptığım vakitti… Vakit, ağır ağır yanaştığım sarışın ateş suyuna yardım ve yataklık yapan sarışın leblebiye elimi uzattığım vakitti... Sehpaya serdiğim eski gazetedeki bir haber dikkatimi çekti. Göz gezdirdim. Bir türkü gecesine katılan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, konser öncesinde yaptığı konuşmada şöyle diyordu ağır ağır okuduğum satırlarda: “Mersin Türkiye’nin özeti. Bu toprakların doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine tüm kültürlerin bir potada eridiği muazzam bir kent. Bu kültür, birikim ve çeşitlilik kente farklı bir değer ve enerji katıyor. Sevgi, barış, huzur ve kardeşlik ortamı katıyor. Hani su akar, elinize kürek alırsınız, sağa sola taşmasın diye yol verirsiniz… Benim yaptığım bu kadar kolay bir olay. Mersin kendiliğinden akıp giden bir nehir. Mersin’de belediye başkanı olmaktan gurur duyuyorum.”   * Peki Vahap Başkan, dediğiniz gibi olsun: “Hani su akar, elinize kürek alırsınız, sağa sola taşmasın diye yol verirsiniz… Benim yaptığım bu kadar kolay bir olay. Mersin kendiliğinden akıp giden bir nehir. Mersin’de belediye başkanı olmaktan gurur duyuyorum.” Bu sözleri haf harf aklıma yazdım, düşündüm. Sağa sola taşmasın diye aklıma üşüşen yüke sözcükler ekledim, tümce çatıp Vahap Başkan gibi yol verdim: “Mersin Türkiye’nin özeti. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine tüm kültürlerin bir potada eridiği muazzam bir kent.”   * Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine göz gezdirdim, Mersin gerçekten muazzam bir kent. Delisi var, Veli’si var… Şeytanı var, insanı var… Ha bir de cennet var, cehennem var… Şaka gibi gelecek; deremiz var, “deli.” Çayımız var, “deli.” Kanyonumuz var, “şeytan.” Deremiz var, “şeytan.” Otobüs duraklarımız var, “zırdeli.”   Latife yapmıyorum. Şöyle buyurun lütfen: Giderken sağda, dönerken solda: Deliçay. Camiden sonra in otobüsten, durağın adı: Deli Kadir. Düz git, sola dön, kime sorsan gösterir belediye durağını: Deli Mahmut. Burnunun dikine dikine git kuzeye: Şeytan Kanyonu. Ha bir de… Evvelinde sola kıvrıl,  “Cehennem Deresi var” diyorsanız... Sonrasında sola kıvrıl “Cennet Cehennem var” diyor, ısrar ediyorsanız… Oralara nasıl gidilir? Valla bilmiyorum ben de yabancısıyım. Yolu tarif edemem, onu bana değil postacınıza soracaksınız.   * “Cennet Cehennem” nerededir bilmem ama şunu bilir şöyle tarif ederim: Sokağın başından 37 metre sonra sağa dön, 6 metre aşağıya git. Kenarda, sarı badanalı demir kapılı evin karşısında… Sosyal politikalar konusunda bir hikâye, tarih yazan… (Seçimi 300 bin oy farkla kazanması başka türlü nasıl izah edilebilir?) Gündüz işinde, gece düşünde“metro” rüyası gören, CHP’nin sol gelenekten gelerek seçilmiş bir büyükşehir belediye başkanı var. (Zaten CHP’de kaç büyükşehir belediye başkanı var ki sol gelenekten gelen?) Kenarda, sarı badanalı demir kapılı evin karşısında sol kulvardan gelen Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer var. Seçer,  nicedir “metro” diyor, “metro” ünlüyor, “metro” bağırıyor… Gelgelelim Vahap Başkanın nicedir yüreği dolu, başı kazan gibi. Sokakta, belediye meclisinde çevresi nicedir tıklım tıkış. Etrafı bir an önce imamın kayığına binme telaşına düşmüş akıllı, uslu, sabırsızlarla kuşatılmış. Telaşlı, akıllı, uslu, sabırsız ahali nicedir Vahap Başkanın “Sizi metroya bindireceğim” sözünü işitmiyor da mezar yeri talep ediyor. Akıllı, uslu, sabırsız ahali nicedir imamın kayığına binmek için yarışıyor, telaşla gün sayıyor, gün savıyor, yaşamı ıskalıyor. Mersin’in önümüzdeki 50 yıl mezar yeri sorunu yok hâlbuki! Ne diyeyim, muazzam olduğu kadar bir başkadır bizim memleket. Ne diyeyim, usludan yeğdir delimiz.   * Neden sonra bir deli rüzgâr esti alnıma, saçlarıma değdi. Anladım hemencek vakti gelmişti: Bir fırt daha çektim ağır ağır.   Neden sonra şeytan dürttü bu yazıyı yazdım ağır ağır. Neden sonra hiç acele etmedim. Yine, yeniden ağır ağır çıktım ağır ağır indiğim merdivenleri. İşe koyuldum ağır ağır, gökteki yıldızların tozunu aldım ağır ağır. Caddeden Vahap Başkanın 30 sefer sayılı sarışın otobüsünün ağır ağır geçtiği vakitti… Yıldızlar parıl parıl sırıtıyordu. Kafam parıldıyordu, kafam ışık saçıyordu, kafam parıl parıl sırıtıyordu. Dilim buruk bir türkü çığırıyordu: “Evin mezaristan malın bir top bez, Nedir bu telaşın vay deli gönül.”   * E, sonra! Türkü bitti. Kayboldum kuytusunda yalnızlıkların. Tanrı bana akıl parlaklığı, Vahap Başkana karınca sabrı versin.   * Bitirirken… Hep sorup duruyorsun ya Tülay: Neredesin? - Nerede olacağım? - Dönerciyi geç, sağa sap, yukarı doğru ağır ağır çıkarken sol kol üstünde seni ilk öptüğüm yerde. Mersin güz, mevsim sonbahar. Baharım sende kaldı. Leylaklar açarken karanlıklar içinde, gecelerden hep çiy düşüyor dallarıma. Sen gel bence. “Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda.” demiş Akif. Sen gel bence. Mersin güz, mevsim hazan, gönlüm bağ bozumu. Beklemek zormuş. Sen gel bence.  
Ekleme Tarihi: 12 Eylül 2024 - Perşembe

Hazan ağlar baharımda

Çorap Söküğü

 

Hazan ağlar baharımda

Geçenlerde…

Yine, yeniden mesaideydim.

Yine, yeniden balkondan göğe merdiven dayamış, “camsil” püskürttüğüm yıldızların tozunu alıyordum ki telefonum zırladı. Hiç acele etmedim, ağır ağır indim ağır ağır çıktığım merdivenleri.

 

*

Telefon ekranında “Bilinmeyen numara” yazıyordu, saydırdım arayana, açmadım.

Hazır merdivenleri inmişken, sert esen rüzgâra karşı duvar kenarında siper almış sehpada, “camsil” temizleyicinin solunda mevzi tutmuş, okkalı, içinde sarışın ateş suyu dolu bardaktan bir fırt çektim, bir fırt zira acelem yok, ağır ağır... Yol uzun, yıldızlar ırak.

 

*

Nasıl anlatsam...

Vakit, caddeden Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in sarışın otobüsünün ağır ağır geçtiği vakitti…

Vakit, yakıt takviyesi yapmış otobüs gibi sefer yaptığım vakitti…

Vakit, ağır ağır yanaştığım sarışın ateş suyuna yardım ve yataklık yapan sarışın leblebiye elimi uzattığım vakitti...

Sehpaya serdiğim eski gazetedeki bir haber dikkatimi çekti. Göz gezdirdim.

Bir türkü gecesine katılan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, konser öncesinde yaptığı konuşmada şöyle diyordu ağır ağır okuduğum satırlarda:

“Mersin Türkiye’nin özeti. Bu toprakların doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine tüm kültürlerin bir potada eridiği muazzam bir kent. Bu kültür, birikim ve çeşitlilik kente farklı bir değer ve enerji katıyor. Sevgi, barış, huzur ve kardeşlik ortamı katıyor. Hani su akar, elinize kürek alırsınız, sağa sola taşmasın diye yol verirsiniz… Benim yaptığım bu kadar kolay bir olay. Mersin kendiliğinden akıp giden bir nehir. Mersin’de belediye başkanı olmaktan gurur duyuyorum.”

 

*

Peki Vahap Başkan, dediğiniz gibi olsun: “Hani su akar, elinize kürek alırsınız, sağa sola taşmasın diye yol verirsiniz… Benim yaptığım bu kadar kolay bir olay. Mersin kendiliğinden akıp giden bir nehir. Mersin’de belediye başkanı olmaktan gurur duyuyorum.”

Bu sözleri haf harf aklıma yazdım, düşündüm.

Sağa sola taşmasın diye aklıma üşüşen yüke sözcükler ekledim, tümce çatıp Vahap Başkan gibi yol verdim: “Mersin Türkiye’nin özeti. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine tüm kültürlerin bir potada eridiği muazzam bir kent.”

 

*

Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine göz gezdirdim, Mersin gerçekten muazzam bir kent.

Delisi var, Veli’si var…

Şeytanı var, insanı var…

Ha bir de cennet var, cehennem var…

Şaka gibi gelecek; deremiz var, “deli.”

Çayımız var, “deli.”

Kanyonumuz var, “şeytan.”

Deremiz var, “şeytan.”

Otobüs duraklarımız var, “zırdeli.”

 

Latife yapmıyorum. Şöyle buyurun lütfen:

Giderken sağda, dönerken solda: Deliçay.

Camiden sonra in otobüsten, durağın adı: Deli Kadir.

Düz git, sola dön, kime sorsan gösterir belediye durağını: Deli Mahmut.

Burnunun dikine dikine git kuzeye: Şeytan Kanyonu.

Ha bir de…

Evvelinde sola kıvrıl,  “Cehennem Deresi var” diyorsanız...

Sonrasında sola kıvrıl “Cennet Cehennem var” diyor, ısrar ediyorsanız…

Oralara nasıl gidilir? Valla bilmiyorum ben de yabancısıyım. Yolu tarif edemem, onu bana değil postacınıza soracaksınız.

 

*

“Cennet Cehennem” nerededir bilmem ama şunu bilir şöyle tarif ederim:

Sokağın başından 37 metre sonra sağa dön, 6 metre aşağıya git. Kenarda, sarı badanalı demir kapılı evin karşısında…

Sosyal politikalar konusunda bir hikâye, tarih yazan… (Seçimi 300 bin oy farkla kazanması başka türlü nasıl izah edilebilir?)

Gündüz işinde, gece düşünde“metro” rüyası gören, CHP’nin sol gelenekten gelerek seçilmiş bir büyükşehir belediye başkanı var. (Zaten CHP’de kaç büyükşehir belediye başkanı var ki sol gelenekten gelen?)

Kenarda, sarı badanalı demir kapılı evin karşısında sol kulvardan gelen Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer var. Seçer,  nicedir “metro” diyor, “metro” ünlüyor, “metro” bağırıyor…

Gelgelelim Vahap Başkanın nicedir yüreği dolu, başı kazan gibi. Sokakta, belediye meclisinde çevresi nicedir tıklım tıkış.

Etrafı bir an önce imamın kayığına binme telaşına düşmüş akıllı, uslu, sabırsızlarla kuşatılmış.

Telaşlı, akıllı, uslu, sabırsız ahali nicedir Vahap Başkanın “Sizi metroya bindireceğim” sözünü işitmiyor da mezar yeri talep ediyor.

Akıllı, uslu, sabırsız ahali nicedir imamın kayığına binmek için yarışıyor, telaşla gün sayıyor, gün savıyor, yaşamı ıskalıyor. Mersin’in önümüzdeki 50 yıl mezar yeri sorunu yok hâlbuki!

Ne diyeyim, muazzam olduğu kadar bir başkadır bizim memleket.

Ne diyeyim, usludan yeğdir delimiz.

 

*

Neden sonra bir deli rüzgâr esti alnıma, saçlarıma değdi. Anladım hemencek vakti gelmişti: Bir fırt daha çektim ağır ağır.  

Neden sonra şeytan dürttü bu yazıyı yazdım ağır ağır.

Neden sonra hiç acele etmedim. Yine, yeniden ağır ağır çıktım ağır ağır indiğim merdivenleri. İşe koyuldum ağır ağır, gökteki yıldızların tozunu aldım ağır ağır.

Caddeden Vahap Başkanın 30 sefer sayılı sarışın otobüsünün ağır ağır geçtiği vakitti…

Yıldızlar parıl parıl sırıtıyordu.

Kafam parıldıyordu, kafam ışık saçıyordu, kafam parıl parıl sırıtıyordu.

Dilim buruk bir türkü çığırıyordu:

“Evin mezaristan malın bir top bez,

Nedir bu telaşın vay deli gönül.”

 

*

E, sonra!

Türkü bitti. Kayboldum kuytusunda yalnızlıkların.

Tanrı bana akıl parlaklığı, Vahap Başkana karınca sabrı versin.

 

*

Bitirirken…

Hep sorup duruyorsun ya Tülay: Neredesin?

- Nerede olacağım?

- Dönerciyi geç, sağa sap, yukarı doğru ağır ağır çıkarken sol kol üstünde seni ilk öptüğüm yerde.

Mersin güz, mevsim sonbahar. Baharım sende kaldı.

Leylaklar açarken karanlıklar içinde, gecelerden hep çiy düşüyor dallarıma.

Sen gel bence.

“Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda.” demiş Akif.

Sen gel bence.

Mersin güz, mevsim hazan, gönlüm bağ bozumu.

Beklemek zormuş.

Sen gel bence.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve silifkesesimiz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 blossomtips.com