Çorap Söküğü
Gibi gibiyim, gibiyim…
Kömürü bitmiş lokomotif gibiyim, ham armut gibi hani…
Parmaklarım klavyeye gitmiyor, iki satır da olsa üfüremiyorum. Nefesim değilse de rüzgârım kesilmiş. Yılgınlıktan değil, bu çöl sıcağından… Fırın ağzı, eyyam-ı bahur sıcaktan. Cinler başıma üşüştü, hayhaylar bastı. Bakır işçiliği ehlikeyfe daldırsalar razıyım, rakı kadehi gibi… Bici bici gibi üzerime kar boca etseler, razıyım. Gibi gibiyim, gibiyim…
Gel gör ki, elim klavyeye gitmek istemese de canına üfürdüğümün sütununu lafa boğmam gerek.
Laf yakıştırmam, laf yarıştırmam için şevke gelmem ve en az 30 paragraf, 45 satır, 226 sözcük gerek bana. Durduk yerde, alenen kaşımı gözümü riske atamam, sözüm var; bir çiçek, bir kelebek: Civelek, Civelek, Civelek…
Şu halde nerede benim güzel sözcüklerim?
Memleketlimiz Ümit Yaşar’ın bir dizesini anımsıyorum.
“Yıllar geçiyor ama
Dertlerimiz değişmiyor
Değişen tüm etiketler
Fertlerimiz değişmiyor”
Sizce de öyle mi acaba?
**
Bilmem ki başka ne yazmalı?
“Seni, seninle evlenmeyecek kadar çok seviyorum!”
Henüz liseli bir kız iken, sevgilisinin evlenme teklifini böyle yanıtlamış, “Burçak Tarlası”nın yorumcusu Tülay German.
Böyle sevdalar kaldı mı dersiniz?
**
Size doyum olmaz. Müsaade isterken Melih Cevdet’in “Islık Çalmak” şiirine takılıyor aklım:
“Balıklar için deniz lazım
Sevişmek için işsiz olmak
Ve geceleri yatakta
Duymamak için tabanların sızısını
Zengin olmak lazım.
Hâlbuki ıslık çalmak için
Bir şey lazım değil.”
Bitirirken…
Çok şükür tıraş işi sona erdi. Artık ıslık çalabilirim.
Nasıl, ne buyurdunuz?
Anlar gibi oldum, o mesele!
“O mesele” için işsiz olmak şart değil!