Çorap Söküğü
TATLI TATLI…
Kapı, pencere açık. Yine geldim. Yine, yeniden…
Çatlak ses etmeyin öyle… “Ha, hu” demeyin… “Hayrola halazade?” diye soru dillendirmeyin ne olur! Ortamı germeyelim. Hatice’ye değil latifeye bakalım: Yine geldim. Yine, yeniden…
**
Şunu bilin: Bir daha kapıyı kapatırsanız bacadan girerim… Bacayı tıkamayın, pencereden girerim… Sakın ha, pencereye duvar örmeyin; arpa suyu kapağıyla skodanızı çizerim, lastiğinizi pıçaklarım, dikiz aynanızı bir de salon camınızı taşlarım… Tanrı misafiriyim. İkramınızı yapın, arıza çıkarmayın, maraza çıkmasın.
Anlaştık!
Ortalarda gözükmeyişimin sebebi şundandır:
Bir süredir yolum gurbete düştü, Havana’ya… Babaannemin sosyalist duasını almaya…
Gönlüm ise şiire…
Şiir seviyorum. Şiir seveni seviyorum. Şair desen zaten Cemal Süreya. Aşk bir de sevda dizelerinin sosyalist şairi…
“Baktım gülüşünden güzel şiir olur, ben de sevdim gitti.”
Ses verdim Tülay!
**
İki paragraf yukarıda “Şunu bilin” demiştim ya… Madem oradaki meramı öğrendiniz, şu halde sofra açık, şunu da bilin:
“Dünyada en tatlı şey
Kadın bir, meyve iki…”
Böyle yazmış memleketlimiz Ümit Yaşar vaktiyle.
Gelgelelim, şu sıralar hangi yoldaşla konuşsam evlilik kurumundan şikâyetçi. Niyedir, niçindir, nedendir sormadım, merak etmiyorum.
Bu şikâyete yanıt, memleketlimiz Ümit Yaşar Oğuzcan’ın, “Tatlı” şiirinin sonunda yatıyor; kim bilir, belki de:
“… her kadının benzeri bir meyvedir.
Ama nikâh masasında evet diyen erkeğin yediği hep ayvadır.”
Memleketlimiz niye böyle yazmış? Niçin yazmış, neden? Bilmiyorum, merak etmiyorum.
Elçiye zeval olmaz!
**
Bitirirken…
Babaannemin sosyalist duasını aldım da geldim… Havana’dan getirdiğim kavuniçi ceketimi kuşandım da geldim… Bir süreliğine buralardayım efendim. Dar alanda kısa paslaşmalar yapacağız yine, yeniden…
Yeri geldikçe, kafam estikçe “tatlı tatlı” konuşacağız. Yine, yeniden…
Şiir getireniniz çok olsun!
E bitsin artık bu yazı:
“Bülbülün çekticeği
Har lele har, har lele...”