Çorap Söküğü
Düt… Düt…
Yalancının sağcısı, solcusu, milliyetçisi, muhafazakârı yoktur ama ustası, acemisi vardır.
Bakın söylemedi demeyin, tuzun bile ruhu vardır da nedense bana hep ruhsuzlar rast gelir.
Kimin bedduasını aldım?
Bu, hayırlara vesile (!) duanın adresi kim?
Eski defterleri karıştırdım… Müjgân mı? Yoksa Tülay mı?
Hatıralardan şikâyetçi değilim ama sen sus Nalan! Çıldırasıya sus! Kelimeler kanatır yarayı!
*
Müjgân’dı, Tülay’dı, Nalan’dı derken laf kalabalığında kayboldum. Sahi ne diyordum gülüm?
Ah, evet! Yalancının sağcısı, solcusu, milliyetçisi, muhafazakârı yoktur ama ustası, acemisi vardır.
Son günlerde dikkatinizi çekti mi bilmem, otobüs duraklarında, belediye ekmeği kuyruklarında “Allah bize bir daha o eski günleri göstermesin” diye yumurtlayan, yamuk yumuk, hıyarağası tipler türedi.
Pozcu durağında “Vahap Seçer. Mersin geçer” namlı belediye başkanımızın 25 numaralı sarışın otobüsünü beş salise farkla kaçırmış, dilimden şansıma sevgi sözcükleri saydırmaktayken…
Aniden kulağımın dibinde yükselen sese yöneldim. “Şehir merkezine değil GMK’dan gidiyordu o otobüs” diyordu, elli yaşını devirmiş bıyıklı kişi.
Ayıp olmasın diye, “Biliyorum” manasında baş salladım. Ben de biliyordum, GMK’dan gittiğini kaçırdığım otobüsün. Çetinkaya durağında inecek, İstiklal Caddesi’nden ilerleyecek, istasyondan İsmet İnönü Bulvarına yönelecektim. Gazete tam da oradaydı, limanın tam da karşısında. Zaten talihim yok bahtım kara. Zaten akşamdan kalmışım, sabah yürüyüşünü kaçırmışım, bir de bu otobüsü kaçırmak fazla oldu. Bıyıklı nereden bilsin?
*
Minibüsün biri çıktı, diğeri yanaştı durağa. Kimi de kornayı öttürüp “düt” yaptı, kaş göz attı. Biz fakirler sonraki sarışın otobüsü beklemeye koyulmuşken nedense birden dolmuş zamları bahsini açtı elli yaşını devirmiş bıyıklı kişi. Sonra ekledi: Allah bize bir daha o eski günleri göstermesin!
İster istemez sordum: Ne vardı o eski günlerde?
Dedi: Ekmeği karneyle alıyorduk o eski günlerde?
“Hangi günler, hangi yıllarmış?” diye yine sordum hâliyle.
Yaşımı sordu elli yaşını devirmiş bıyıklı kişi. Salladım, “60” dedim.
Dedi: E, hatırlaman lazım, ben senden 3 yaş küçüğüm, hatırlıyorum.
“Ekmeğin karneye bağlanması İkinci Dünya Savaş yıllarıydı” dedim: Yani senin de benim de doğmadığımız yıllar…
Durakladı, elli yaşını devirmiş bıyıklı kişi.
Hemen atıldı, dedi: Tüp, yağ, benzin kuyrukları vardı.
“Doğru, o kuyruklar da 70’li yıllardaydı. Yani sen ilkokula bile başlamamıştın.”
Cevap verdi: Televizyon siyah beyazdı.
“Haklısın” deyip ekledim: Zaten bu malum parti döneminde televizyona renk geldi. Çamaşır makinesiyle, bulaşık makinesiyle, buzdolabıyla da bu malum parti döneminde tanıştık zaten.
Biraz bozulur gibi oldu bıyıklı. Sonra o da güldü ama nedense yüzü hiç kızarmadı. Kimsenin tarafı olmadığını söyleyiverdi.
“Tarafsın, tarafın o kadar belli ki” dediğimde malum partiye “eskiden” üye olduğunu ağzından kaçırdı. Ben işittim, kasketli amca işitti, bekleşen zevat işitti.
Tam o sırada 104 numaralı sarışın otobüs geldi. Tam binecekken “Sen de her şeyi biliyorsun, kafanı ağrıttım, kusura bakma abi” dedi.
Diyaloğu baştan sona izleyen, ağzını açıp tek laf etmeyen kasketli amca otobüste yanıma oturdu. “Bunlar hep böyle zaten. Hemen her durakta böyle konuşan var.”
*
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi!
Sayın Vahap Seçer, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı. Sözüm sizedir!
Otobüs durakları, belediye ekmeği kuyrukları yalancılarla, suratına tükürülecek utanmazlarla, nice hıyarağasıyla dolu.
Trolün dili var dönüyor, vicdanı yok.
Trolün ağzı var konuşuyor, konuştuğuysa hep salya!
Futbol asla sadece futbol değilse bu durum da tesadüf değildir!
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi!
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme!
Mensubu olduğunuz partinin gençlik kolları, kadın kolları, şuydu buydu kolları ne bileyim “yaş almışlar” kolları falan filan yok mu?
Durakta, otobüste, ekmek kuyruğunda ağzını açıp iki olumlu laf edecek kimse yok mu?
Otobüse binip Taşucu’na çay içmeye gidecek biri yok mu mesela? Gidiş yolunda iki laf, dönüş yolunda üç laf edecek biri, birileri…
Toplum mühendisliğiydi, propagandaydı falan algı yönetimi böyle yapılıyor, siz de oyunu kuralına göre oynayın!
Sayın Vahap Seçer, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı.
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun ki, etme!
Buyurun size kimseye tantuni ısmarlamadan, masrafa girmeden, bedavadan, kılçıksız, lop incir gibi öneri.
*
Bitirirken…
İşte böyle gülüm, işte böyle Tülay: Beyni olmayanların ağzı da olmasa hayat çok güzel olacak.
Tuzun bile ruhu vardır da nedense bana hep ruhsuzlar rast gelir. Nedendir Müjgân?
Hatıralardan şikâyetçi değilim ama sen sus Nalan! Çıldırasıya sus! Kelimeler kanatır yarayı!
Sarışın otobüs kaçtı. Minibüsün biri duraktan çıkarken, diğeri kornayı öttürdü: Düt.
Vahap Başkan tantuniyle ayranı logocuya ısmarladı: Düt… Düt…