Çorap Söküğü
ORTAMI GERMEYELİM SELDA!
“Bana sual etmeyin; ekmek, su diyebildiğime şükür” desem de…
Sonra… “İçtiğim pekmez, gördüğüm Antep” diye ünlesem de…
Ve sonra… “Ocakta yemeğim var” deyip sıvışmaya yeltensem de…
Sanırım, ‘nüfus sayımında yazıldım’ diye adam yerine koyup bazen iletişim fakültelerinde derse çağırırlar.
Ben de “Eh, ne yapalım, peki geleyim o zaman” der, giderim. Bazen.
Bol sarımsaklı cacığa kaşık sallar gibi, biraz da şöyle radyocu ağzıyla “En iyi fotoğraf ayağa takılan fotoğraftır” derim hep.
Sonra ver coşkuyu… ‘Şöyledir böyledir’ diye öt dur, ukala ukala.
İşte sıcakların fink attığı bir gün, mart kedisi gibi dolaşıp dururken; 23 derece 4 dakika kuzey, 45 derece 15 dakika güneyde ‘ayağa takılan’ o fotoğraf, gider dünyayı dolaşır pasaportsuz, vizesiz…
Beş ülkede, altı, yedi, sekiz, on bir, on üç ülkede yayınlanır. Haber olur Tülay!
Neyse uzatmayayım, nokta. Bana müsaade.
Vazife her şeyden mukaddestir. Aramızda sır kalsın: Daha çiçekleri sulayacağım. Çamaşırları toplayıp, ütü yapacağım. Nalan çorap örecek, ben çorapları pazara götürüp satacağım.
Bitirirken…
Fotoğraf ‘an’dır!
**
Noktayı koydum, müsaade istedim ama bana ayrılan yerin dolması için hâlâ yazmam gerekiyormuş. O halde yine sofraya buyurun:
Nereden kopup geldiyse geldi, öylesine…
Edip Cansever candır:
“Yağar ki sokaklarda bir uzun yağmur
Islanırım ıslanırım anlamam.”
Ortamı germeyelim Selda, lütfen!