Kunter oynattı!..

Sesimiz Haber Merkezi

Kişisel elişim ve motivasyon etkinliği kapsamında, ilk etkinliği kalabalık bir topluluk karşısında gerçekleştiren Kunter Kunt, katılımcılara şarkılarla birlikte anlatım gerçekleştirdi.

Çeşitli hareketler eşliğinde de önemli bilgiler aktaran Kunt; “Küçücük bir bebekken neşe ve sevgi doluydunuz. Kendinizin ne denli önemli olduğunu biliyor ve kendinizi evrenin merkezi gibi hissediyordunuz. Çok yürekliydiniz, istediklerinizi çekinmeden dile getirebiliyor ve duygularınızı açıkça ifade edebiliyordunuz. Kakanız dâhil tüm bedeninizi seviyordunuz. Kendinizin kusursuz olduğunu biliyordunuz ve bu da varlığınızın gerçeğiydi. Geri kalan anlamsız ve saçma şeyleri sonradan öğrendiğiniz için bunları kolayca unutabilirsiniz.

Kim bilir ne denli sıklıkla, “Ben buyum işte,” ya da “Bu böyle, yapacak bir şey yok,” cümlelerini kullanmaktayız. Bu cümleleri kurarken aslında “bunların bizim gerçeğimiz” olduğuna inandığımızı söylemekteyiz.

Çocukken eğer bize dünyanın çok ürkütücü bir yer olduğu öğretilmişse duyduğumuz her şeyi bu inancımıza uygun bir biçimde algılar, bu görüşün doğru olduğuna inanırız. “Yabancılara güvenilmez.”, “Hava karardıktan sonra sokağa çıkılmaz.”, “İnsanlar seni aldatır.” gibi düşünceler zihnimizi ele geçirir. Öte yandan çocukluğumuzda bize dünyanın güvenilir ve keyifli bir yer olduğu öğretilmişse başka şeylere inanırız. “Sevgi her yerdedir.”, “İnsanlar birbirlerine dostça yaklaşır.”, “Para konusunda kaygı duymama gerek yoktur.” ve daha niceleri. Yaşam deneyimleri inançlarımızın aynasıdır.

Çok ender olarak oturup inançlarımızı sorgularız. Örneğin, kendime şu soruyu sorabilirim: “Bunları öğrenmek benim için neden bu kadar zor? Bunlar gerçekten de doğru mu? Şimdi işe başlamam doğru mu? Bu inanç bana nereden geldi? Birinci sınıftaki öğretmenimiz sürekli olarak aynı şeyi söylediğinde ona hala inanıyor muyum? Bu inançtan kendimi kurtarsam daha iyi olmaz mı?”

Bir an için durun ve aklınızdan geçen ilk düşünceyi yakalayın.

Şu anda ne düşünüyorsunuz? Düşünceler eğer yaşamınızı ve deneyimlerinizi biçimlendiriyorsa aklınızdan geçen bu düşüncenin gerçeğe dönüşmesini ister misiniz?

Eğer bu endişe, öfke, acı ya da intikam içerikli bir düşünceyse bu düşüncenin size nasıl geri geleceğini düşünüyorsunuz?

Neşe dolu bir yaşam istiyorsak neşe dolu düşünceleri geçirmeliyiz aklımızdan. Zihinsel ya da sözlerle gönderdiğimiz mesaj bize aynen geri dönecektir.

Söylediğiniz sözcükleri dinlemek için kendinize zaman ayırın. Eğer bir sözcüğü üç kez yineliyorsanız bunu bir kenara not edin.

Bu sözcük artık sizin için bir kalıp niteliği kazanmıştır. Haftanın sonunda da oluşturduğunuz listeyi inceleyin, kullandığınız sözcüklerin sizin deneyimlerinizle nasıl uyuştuğunu görüp şaşıracaksınız. Kunter oynattı…

Liderlik Akademisinin açılıştan sonra ilk etkinliğini ‘Duygu ve davranışlarımızın patronu olmak’ konusu ile Kunter Kunt gerçekleştirdi.

Sesimiz Haber Merkezi

Kişisel elişim ve motivasyon etkinliği kapsamında, ilk etkinliği kalabalık bir topluluk karşısında gerçekleştiren Kunter Kunt, katılımcılara şarkılarla birlikte anlatım gerçekleştirdi.

Çeşitli hareketler eşliğinde de önemli bilgiler aktaran Kunt; “Küçücük bir bebekken neşe ve sevgi doluydunuz. Kendinizin ne denli önemli olduğunu biliyor ve kendinizi evrenin merkezi gibi hissediyordunuz. Çok yürekliydiniz, istediklerinizi çekinmeden dile getirebiliyor ve duygularınızı açıkça ifade edebiliyordunuz. Kakanız dâhil tüm bedeninizi seviyordunuz. Kendinizin kusursuz olduğunu biliyordunuz ve bu da varlığınızın gerçeğiydi. Geri kalan anlamsız ve saçma şeyleri sonradan öğrendiğiniz için bunları kolayca unutabilirsiniz.

Kim bilir ne denli sıklıkla, “Ben buyum işte,” ya da “Bu böyle, yapacak bir şey yok,” cümlelerini kullanmaktayız. Bu cümleleri kurarken aslında “bunların bizim gerçeğimiz” olduğuna inandığımızı söylemekteyiz.

Çocukken eğer bize dünyanın çok ürkütücü bir yer olduğu öğretilmişse duyduğumuz her şeyi bu inancımıza uygun bir biçimde algılar, bu görüşün doğru olduğuna inanırız. “Yabancılara güvenilmez.”, “Hava karardıktan sonra sokağa çıkılmaz.”, “İnsanlar seni aldatır.” gibi düşünceler zihnimizi ele geçirir. Öte yandan çocukluğumuzda bize dünyanın güvenilir ve keyifli bir yer olduğu öğretilmişse başka şeylere inanırız. “Sevgi her yerdedir.”, “İnsanlar birbirlerine dostça yaklaşır.”, “Para konusunda kaygı duymama gerek yoktur.” ve daha niceleri. Yaşam deneyimleri inançlarımızın aynasıdır.

Çok ender olarak oturup inançlarımızı sorgularız. Örneğin, kendime şu soruyu sorabilirim: “Bunları öğrenmek benim için neden bu kadar zor? Bunlar gerçekten de doğru mu? Şimdi işe başlamam doğru mu? Bu inanç bana nereden geldi? Birinci sınıftaki öğretmenimiz sürekli olarak aynı şeyi söylediğinde ona hala inanıyor muyum? Bu inançtan kendimi kurtarsam daha iyi olmaz mı?”

Bir an için durun ve aklınızdan geçen ilk düşünceyi yakalayın.

Şu anda ne düşünüyorsunuz? Düşünceler eğer yaşamınızı ve deneyimlerinizi biçimlendiriyorsa aklınızdan geçen bu düşüncenin gerçeğe dönüşmesini ister misiniz?

Eğer bu endişe, öfke, acı ya da intikam içerikli bir düşünceyse bu düşüncenin size nasıl geri geleceğini düşünüyorsunuz?

Neşe dolu bir yaşam istiyorsak neşe dolu düşünceleri geçirmeliyiz aklımızdan. Zihinsel ya da sözlerle gönderdiğimiz mesaj bize aynen geri dönecektir.

Söylediğiniz sözcükleri dinlemek için kendinize zaman ayırın. Eğer bir sözcüğü üç kez yineliyorsanız bunu bir kenara not edin.

Bu sözcük artık sizin için bir kalıp niteliği kazanmıştır. Haftanın sonunda da oluşturduğunuz listeyi inceleyin, kullandığınız sözcüklerin sizin deneyimlerinizle nasıl uyuştuğunu görüp şaşıracaksınız.

Kısacası, kendisine yaslanan dik durur."